26 Ocak 2014 Pazar

"Blue Jasmine" Ne oldum dememeli !...

  Şükelâ bir Vudielın filmidir. Yok "To Rome in Love"da çuvalladı falan demeleri boşa çıkartan filmdir. Bir buçuk saat (98 dk.) ilgiyi düşürmeden izlenmeyi hakkeden (k şeddeli) filmdir. 
   Cenıt ismini fazla avam bulup Yasmin olarak değişen sosyetenin gülü (kremdolakrem) başkarakterimiz (ama ne karakter !), dibe vurduktan sonra burun kıvırdığı kızkardeşinin yanında yeni bir yaşama başlamaya çalışır. Konumuz budur. 
   Keytblençıt, nevrozun eşiğindeki kayıp yasmin'e öyle bir yorum getiriyor ki, şapka çıkarmak gerektir. Yalnız ben tüm film boyuncaki o nevroz eşiğinden ziyade yalan söylemeden hemen önce girdiği kararsızlık modunu daha bir zevkle temaşa eyledim. Diğer roller biraz üstünkörü geçiştirilse de özellikle amerikan rednekleri Çili ve Ogi ile kızkardeş Cincır, betimlemede vasatın üstüdür. Alekboldvin hiçbirşey yapmadan kendini oynamıştır. Kostümler, aksesuarlar pek elegant (şimdi baktım da bütçe şişmesin diye hepsini kiralamışlar), çekimler, müzikler ortalamanın üstüdür.
   Filmimiz geri dönüşlerde Niyork'ta, aktüel çekimlerde ise Senfrensisko'da geçmekte ve bu geçişler arasında ciddi farklılıkların Yasmin karakterinde nasıl deformasyona neden olduğunu ibretle idrak ediyoruz. Bu arada Yasmin'e hafiften kıllanmaya başlıyor, filmimiz ilerledikçe gördüğümüz aşırı snopluk ise kıllanmanın dozunu ifrit olmaya doğru doğrultmaktadır. 
   Nedir : Bayan Elın'ın oğlu Vudi bizlere bu pelikulada kapitalizmin insana neler ettiğini zarafetle ve hissettirmeden anlatmakta, finalde ise bu tuzağa kapılanları nelerin beklediğini yüzümüze çarpmaktadır.
   Marka düşkünlerine, arabasının markasıyla övünenlere, vudielın müptelalarına, keytblençıt hayranlarına hararetle öneririm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder