"Dünya edebiyatında polisiye edebiyatın yeri gözardı edilemeyecek bir anaçlıkta... Özellikle gelişmiş toplumlarda yüzbinlerce satan ciltlerin önemli bir bölümü bu dala ait... Az gelişmişlik, "gözlemciliğe", "anı anlatımcılığına" ve "toplumsal gerçekliğe" ayırdığı payı; düşsel yaratıcılığa ve bu arada okuyucuları daha yüreğinden yakalayan ve toplumsal kesitlerle insan tiplerini daha değişik bir gergef içinde sunan polisiye yapıtlara ayıramıyor...
Bizde ise Batı taklidi kokan bir iki örnek dışında, polisiye edebiyat, genel edebiyatımızın en öksüz kalmış bölümü... Çetin Altan, Rıza Bey'in Polisiye Öyküleri adındaki yeni kitabında bu öksüzlüğün kapısını tıkırdatmaya çalışıyor..
Amaç, yazılar bahçesinde eksikliği duyulan önemli bir türün, ilk fidanlarından birini dikmek.. Yazar, gazetedeki sütununda da pazar günlerini Rız Bey'in öykülerine ayırmıştı. Değişik kurgular içinde karmakarışık düğümlerle beklenmedik çözümlerinin gördüğü geniş ilgi karşısında, Rıza Bey'in öykülerini kitaplaştırmak kaçınılmaz oldu.
Türk edebiyatının boş bırakılmış bir alanında Çetin Altan'dan bir hayli değişik ve özgün sayfalar okuyacaksınız.
Bunu azgelişmişlikten gelişmişliğe doğru kurulmakta olan köprüde, çorbada tuz benzeri, iyi niyetli bir çaba olarak değerlendirmeniz dileğiyle..."
diyor iç kapak. Pek hazzetmem kapak alıntılarından ama bu da öylesine şükela bir şekilde yazılmış ki yazmadan duramadım.
Abartmıyorum üçbuçuk saatte bitti.
Ustanın üslubu aynen köşesinde olduğu gibi inanılmaz akıcı (köprü trafiğinin aksine), tasvirleri hem kısa hem çarpıcı, hemen her bölümün başında yaptığı polisiyeyle ilgili olmayan toplumsal tespitlerle biraz köşe yazısına doğru kayma yapsa da işin içinde esrarlar, gizemler, cinayetler, zeka kıvılcımları, mahdut miktarda aksiyon da vardır.
Rıza Bey; über naif ve sanki devamı gelse bizim şerlokumuz olacak bir kıvamda yazılmışken sonlara doğru bilemiyorum Usta balata mı sıyırdı ne ? yerli ceymz bond'a tevafuk ediyor. (Radyo vericili kalemler, kurşun atan kalemler, gps'li saatler (ilk basımı 1983'tür), hoplamalar, sıçramalar, "enterpol", sicily mafioso vs.)
Neyse ne !... Harbiye Beşiktaş dolmuşunda beş seferde, Taksim-Sarıyer (41 küsurlarda) hattında iki seferde, köprü trafiğinde 1/2 seferde, Foça-Karaburun arasında (tekne ile) bir seferde bitecek kesafette ve akıcılıkta, polisiyeseverleri gülümsetecek bir kitaptır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder