3 Haziran 2025 Salı

"Epepe" Ferenc Karinthy'den Kalabalıklarda Yalnız Olmak Üzerine.

    Budai, yetkin bir dilbilimcidir. Helsinki'ye bir dilbilim kongresine giderken uçağı karıştırır. İndiği diyarda (yolculuktaki ne kadar sürdüğü belirsiz uykunun da sonucu) o sersemlik haliyle bir otele kapağı atar. Ancak kimsenin konuştuğu dili anlayamamakta, yazılanları okuyamamaktadır. Daha da kötüsü kimse iletişime de yanaşmamaktadır. Olaylar gelişir.
   Şöyle diyeyim: Kafka haltetmiş! Budai; yabancılaşmanın, sürgit bir fasit dairenin, anlaşılamamanın kitabını yazmış. Düşünün; hayatta en iyi bildiğiniz ve eksene aldığınız bir ihtisasın hiç bir işe yaramaması, bunun ötesinde koca bir hayatın dışında kalıp içine girememek duygusunu o kadar detaylı ve gerçekçi bir şekilde vermiş ki! Kimi çevrelerde kült kabul edilen bu romanı (239 S.) sonuna kadar okumakta oldukça zorlandım doğrusu. Kimi yerlerde kapatıp kendime sorular sormak zorunda kaldım, kimi yerde sosyal teori araştırdım. Her halûkârda hazmı güç geldi. Bu güçlükler içinde süpersonik bir final hayal ediyor insan (misal: Budai uyanır!) ister istemez. Olmadı! 
   Kısacası düşünsel hazları fazlasıyla, edebi ve duygusal hazları eksiğiyle veren bir romandır. Eğer ki iyi bir ruhsal halin içinde değilseniz, kimi zaman kendinizi kalabalıklar içinde yalnız hissediyorsanız yaklaşmayın bence. Ama diğer türlü: ıskalanacak bir iş değil, kafa açar.

"Toraman" Hüseyin Rahmi Gürpınar'dan Evlilik Üzerine

    Şuayip Efendi kızı yaşındaki bir tazeyi (taze de çok yanardönerdir ha!) ikinci karısı olarak alır. O da nesi: Binnaz, oğlunun eski sevgilisi çıkmıştır. 
   Beklenen frekansı veren bir Hüseyin Rahmi incisidir. Bir yolculukta hallendim. Yemin ederim yola çıkış nedenimi unuttuğum oldu okurken ve bir günde de bitti (198 S.). Seyahatin kalanında ekşişeyler okumak zorunda kaldım. 
   Zaten açılışı pek hararetli bir dedikodu sahnesiyle yapıyor. Oradan damara giriyor. Sonrasında kurgu, karakterler daha da sarıyor ve kapanışta üstad her zaman yaptığını yapıp; insan doğası, ilişkiler ve bu kez evlilik müessesesi hakkında tespitlerini veryansın ediyor. Yazıldığı dönem için dahi (Mayıs 1919) oldukça cesur, yenilikçi ve gerçek tespitler. Katılırsınız katılmazsınız, ancak günümüzdeki ilişki koçlarının bile söylediği pek çok şeyi Hüseyin Rahmi, geçen yüzyılın başlarında yapmış. Tüm bunları da en çetrefilli pespaye dizilerle yarışacak bir senaryo ve Ertem Eğilmez filmine yakışır karakterlerle, bombastik bir zamanda yapıyor. 
   Velhasıl hararetle öneririm efendim.

1 Haziran 2025 Pazar

"The Phoenician Scheme" Fenike Planı: Wes Anderson'ın Son İşi.

  Vesendırsın son işinde, iyiden düşürdüğü çıtayı bir "Moonrise Kingdom" seviyesine çıkaramasa da asla bir "The French Dispatch" kadar kötü olmayan bir iş çıkarmış. 
   Yine ilginç bir konu (dejenere bir aile reisinin hidayete ermesi ve daha bir çok katman (aile, devlet, ideoloji, insanevladının ahmaklığı, din, ölüm sonrası yaşam gibi bir çok önemli olguya dair gülümseten tespitler), bir ünlüler geçidi (bilmöriyi tanımayınca (meğer tanrı olarak zuhur ediyormuş) "nerede acaba?" demiştim), müthiş bir sinematik anlatım (simetrinin yine dibine vurmuş, şaryolu çekimler, bombastik dekor, nefis renkler ve daha neler), güzel müzikler, elbette yüksek bir prodüksiyon, acaip göndermeler, ilk bakışta farkedilemeyen onlarca detay (kitap isimleri, kullanılan objelerin olası göndermeleri). Kendi adıma, üstadın filmlerini, Indian Paintbrush'taki kazlar uçup yazılar çıkıncaya kadar keyifle izlerim hep.
   Stream kanallardaki işleri elbette pek ticari. Ha yine 1 dk. izleyince "hımm bunu vesendırsın yapmış" dedirtiyor ama asla sinema salonlarındaki işler gibi değil. Muhterem Bayan Anderson'un sevgili oğlu Ves'in yaptıklarını izlemek bana Murakami kitaplarını okurken hissettiklerimi hissettiriyor. Her zamanki üslubun içinde kimi zaman gülümseten, kimi zaman sorular sorduran ama hep okumaktan haz aldığım bir okuma deneyiminin görsel hali.
   Hazin olan şudur ki: filmimiz asla kalabalık kitleye ulaşamayacaktır. Evvelsi gün vizyona girmiş, sinemada gördüm (ki en küçük salona koymuşlar (sinema işletmecileri hangi filmin ne gişe yapacağını eleştirmenlerden iyi bilir!)), salonun yarısı doluydu ve bir çoğu kahkahalarına engel olamadılar (üstadın önceki filmlerinden daha çok mizah unsuru var), film iyi, sezon müsait (okullar tatil değil, insanlar tatile çıkmaya başladı), hava yağmurlu. Ama en çok bir hafta kalır, sonra biter. 
Velhasıl; uzun süredir yazmaya değer bulmadığım izlediğim sinema filmleri arasından, beni klavyenin başına oturtacak kadar iyi bir iştir. Sadece sinefilllere değil güzel zaman geçirmek isteyenlere de öneririm.