22 Ağustos 2023 Salı

Portekiz'de Yelken yahut Sevilla, Lagos Kısa Kısa

   Yelkene müptelayım. Deniz üstünde çok vakit geçirdim ama hep makinalar, jeneratörler, yardımcılar, vardiyalar, motor sesi, egzost kokusu vardı. Yelkene iptilam, nispeten yakın tarihli. Gerekli belgeler (hem uluslararası hem de memlekettekiler) bittamam ama bunlar hep gemiciliğimin verdiği tecrübeyle oldu yoksa yelkende acemi sayılırım. Orta boy bir yelkenliyi alıp iç denizlerde gezecek kabiliyetim var ama öğrenmenin sonu yok. Bu yolda ilerleyeceğim. 
   Yelken memleketimizde (bakın burası çokomelli) oldukça pahalı bir spor. Haftalık eğitimlerin (o da bir teknede maksimum üç kişi olacak adamakıllı bir eğitim) 1000 avroları geçmesi olağan. Crewbay diye bir internet sitesinde Portekiz'de bir ilan dikkatimi çekti. Questina-II'nin kaptanı Dave ile yazıştık. Kabaca bir fayda maliyet hesabı yaptım, aldım biletleri çıktım yola. Bu bir haftalık yelken seyahatinin çok önemli bir kısmı deniz üstünde geçtiğinden, karada neler olup bittiğine dair izlenimlerim pek cılız. Yine de aklımda kalanları yazmaya çalışıciim. 
   Limanımız Portekiz'in Güneybatısındaki Lagos. Yakınlarda havaalanı (en azından memleket bağlantılı) olmadığından İspanya Sevilla'ya gittim önce. Bu bilet ucuz olsun diye Köln'de uzun bir bekleme aldım. Arada Köln'ü de gezdim.

 Köln havaalanının içindeki raylıya binince 20 dakikada sizi Köln Dom'unun dibine kadar götürüyor. Otomatlardan alınıyor biletler (3.80 EUR). Türkçe versiyonu bile var. Köln Kilisesi gotik ve devasa bir yapı, çevresinde hayat var. Sokak müzisyenleri (Sezen Aksu çalan (hemi de pek içli) klarnetçi vardı), her ünlü markanın satış mağazaları, bolca turist, bolca restoran. Köln'ün ünlü birası Kölch'ü zıkkımlanmak memleketimden ucuz (işte bu da beni çok hüzünlendiriyor). Tazecik Berlinerler yine memleketten ucuz. Neyse kısa kaldım zaten uzatmayayım. Buradan iki buçuk saatlik uçuşla ver elini Sevilla. 

   Ben geldiğimde (12 Ağustos) Sevilla 45 C'di. Allahtan gece vardım da biraz serinlemişti (33 C) yine de taşlardan ateşler çıkıyordu. İspanya'nın doğu ve kuzey kesimlerinden farklı olarak burada mimaride bariz bir Endülüs Emevi etkisi var. Bunu kırabilmek için şehrin merkezine üstteki fotoğraftaki gibi bir mantar kondurmuşlar bir Alman mimara ama karşısında yine tipik endülüs yapıları. Beyhude bir çaba yani. İber jambonu ile sanat yapan kasaplar gördüm, memlekettekinden ucuz ve lezzetli peynirler gördüm, İbn-i Haldun'a hak verdim (Coğrafya Kaderdir). Burada bir gece kaldıktan sonra otobüs terminalinden atladım Flixbus'a (otobüsün Avrupa'daki uber versiyonu) 4 saat sonra Lagos'taydım. Lagos 25 C'ydi ohh Dünya varmış.
   İspanya'dan Portekiz'e geçiş bir nehrin üzerinden oluyor. Kenarda kıytırık bir gümrük binası var, memurlar hep siestada. Şu aşağıdaki fotografinin karşı kıyısı İspanya, ben fotoyu Portekiz'den çektim. Böyle sınırların olmadığı yerlerden geçerken hep bir burukluk hissediyorum. Ne olurdu şu sınırlar hep böyle olsa!
   Lagos, Portekiz'in yerel turistinin gözdesi bir liman şehri (Portekiz Erdek'i). Pek tarihi bir binası yok. Güzel grafitileri, lezzetli yerel tatlıları, kapalı bir kilisesi, küçük bir kalesi, yeterli bir marinası, aşırı turistikleşmiş bir şehir merkezi var. Markette satılan tavşanlar insanı vejetaryen yapar.


   Otobüs terminali marinanın tam karşısında olduğundan çabucak vardım menzile. Dave'le buluştuk, eşyaları kıç kamaraya yerleştirdim, seyre başladık ve altı gün çabucak bitti. Önceden söyleyeyim de gitmeye hallenenler zorlukları gözünde bir canlandırsın. Kaptanın acaip ağdalı bir ingiliz aksanı var. İngilizce biliyorum diye kendinize güvenmeyin, söylediklerinin yarısını anlarsanız iyi. Tabi bir de denizcilik jargonunun ingilizcesini çalışmanız gerek. Halatı fairlaide krosla diyor, fairlaid ne diyorsunuz tabi. Adam nereden bilsin koçboynuzunu. Ayı bacağını açıkladığımda gülmekten yarıldı, "nereden buldunuz bu ismi yav" diye. Kıç kamara size tahsisli ama tuvalete gitmek için havuzluktan geçmek zorundasınız. Bu da kaptanın quarter'ının (hemen kaptım jargonu) yanı. Gece "aman uyandırmayayım" diye tedirgin olabilirsiniz. Kamarada iki kişi yatar, yeterli dolap var. Marina'da elektrik ve su sorunu da yok, banyoları tuvaletleri otel konforunda, çamaşırhane ve marketi çok makul. (yazmadan geçemeyeceğim Dave 11 metrelik (ki uzatmalarla 12'yi geçer) tekneye memleketimin üçte biri fiyat veriyor yıllık. Üstelik elektrik su bedava (bir de giriş çıkışlarda yaya köprüsünü açıyorlar sizin için)). Teknede tek başına seyir yaptım, günlük 30 EUR karşılığında. Kumanya alışverişi altı gün için makul ötesi bir şey tuttu. Yemekleri bir gün kaptan bir gün ben yaptık, bulaşıkları da aynı hesap. Demirleme, cayp, teg (işte bunlar hep denizci jargonu), rüzgar tutma, mevki koyma, harita çalışmaca, nisbi gerçek kerteriz alma hepsinin üstünden geçtik. İki gece başka koylarda demirli kaldık, diğer günler marinaya döndük. Her gün iyi yatırdık kızı. Son günde 25 knota varan rüzgarda 40 dereceleri gördük, bir ara endişelendim iskeleden alabandayı bir karış geçmiş deniz biz hala zorluyoruz. Neyse koltuk halatlarını verince hissedilen güvenlik hissi insanı yelkene daha bir yaklaştırıyor. Bu hafta 11 metre teknede yedi kişi verilen önceden ayırttığım eğitimi iptal ediyorum, gerekirse bir daha giderim Questina-II'ye. 
   Dönüşte aynı yolu (bu kez aktarma Viyana üzerinden ama hem beklemem kısaydı hem de iki ay önce altını üstüne getirmiştim zaten) tersine tebbet döndük ve bozkıra alışmaya çalıştım.
   Bu yazı geziden çok yelken üzerine oldu, ama gezmekten çok yelken yaptım. Bende neyse o! Fazlası çıkmıyor.

4 yorum:

  1. Harika bir gezi olmuş, keyifle ve imrenerek okudum, bedeninizi de işine içine kattığınız yeni bir şeyler öğrenmişsiniz, konfor alanınızdan çıkmışsınız, müthiş, imrendim ..:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağolun, umarım daha iyilerini gerçekleştirirsiniz :)

      Sil
  2. Valla okuması öyle keyifliydi ki, spor benlik olmadığından böyle yazılar üzerinden yapmış kadar oluyorum. Ucuzluk pahalılık karşılaştırmaları üzdü... Tavşanları da görmemiş gibi yapıcam, çok fenaydı...

    YanıtlaSil