John Berger sanat eleştirmenidir. Her ne kadar titrinde yazarlık varsa da "G." adlı romanına başlayıp da bitiremediğim nadir eserlerden oluşu, "bu konuda yeterli bilgim olmadığından fikrim yok" hanesine düşürüyor fakiri.
Görme konuşmadan önce başlıyor ve hayatımızın her safhasında belirleyici kılavuzumuz oluyor. Ancak çoğumuz görmekten ziyade bakıyoruz ve gördüğümüzü çoğunlukla algılayamıyoruz. İşte bu noktada İngiliz snopluğunun yüzyıllarca gelen geleneğinden süzülen sanat eleştirmeni Bay Berger'in yazdıklarına bakmalıyız. Araya serpiştirdiği mesleki inciler arasından değerli taşları ayıklamak size kalıyor. Kimi resimlerdeki fırça darbelerinin kavislerinin neyi işaret ettiği, reprodüksiyonların resim sanatına ettikleri gibi sanata yönelik tespitlerinden ziyade hayatın kendisine ilişkin tespitleri muhakkak işinize yarayacaktır (misal: kadının kendini nasıl gördüğü üzerine döktürdükleri fakiri kendinden aldı (seksist değil ama çok doğru belirlemeler var)). Uzun da değil, bir günde hakkından gelinir (168 S.)
Uykusuz'da yazılarını mütemadiyen izlediğim Engin Ergönültaş'ın (kendi bilmese de) bana böyle iyilikleri oluyor. Bitince "iyi ki okumuşum" dediğim matbuattandır. Görmeyi öğrenmek isteyenlere öneririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder