Roman türü ilk çıktığı zaman burun kıvırılıyordu (o zamanlar edebiyat, tiyatro oyunu ve şiir demekti) "hıh düşük edebiyat!" diye. Sonra devir değişti tabi. Roman yerini sağlamlaştırmakla kalmadı şiir ve tiyatroyu da yerinden etti. İlerleyen zamanla romanda da bir "yüksek edebiyat" snopluğu oluşması kaçınılmazdı, öyle de oldu. Kendi adıma yüksek edebiyat klasiklerle sınırlıdır ama öyle olmadığını da biliyorum. Bu minvalde mebzul miktarda felsefe içeren kitapları olduğunu bildiğim Iris Murdock'ı şimdiye kadar hep ihmal ettim. Ancak ilgiyle takip ettiğim ağ güncelerinden Okuma Günlüğüm Kitaplık'ın hatırnaz yazarıyla yaptığımız bir yazışmada kendisi işbu neşriyatı tavsiye edince daha fazla kayıtsız kalmayarak oturduk başına.
Tanrıya inancını kaybetmiş, hizmetçisi ve kızıyla memnu yakınlaşmalar içinde, kendi zihninde kaybolmuş (kıçını kızılcık sopasıyla dövme isteği uyandıran), ancak gizemli bir etkisi olan bir peder: Carel. ABD'den İngiltere'ye atanıyor (orada protestanların işi biraz meşakkatli). Kilise, Carel'in acaipliklerini bildiğinden cemaatsiz (sadece kulesi ve lojmanı kalmış) bir kiliseye atıyor bu sıradışı pederi. Lojmanın apartman görevlisi Eugene (ne biçim Rus adı bu!), Eugene'in oğlu Leo, Carel'in emektarı Pattie, kızı Muriel ve (sözde) yeğeni Elisabeth; Londra'nın kalkmak bilmeyen sisleri arasında kendilerine bir hayat çizmeye çalışır, olaylar ilerler.
285 sayfalık kitap, tahminlerimin ötesinde bir sürede bitebildi. Karakterler arızalı, atmosfer depresif, dil akıcı ancak bir türlü sirayet edemedim metne. Son okuduklarımın hep kaybedenlere/arızalılara odaklanmasından mıdır, yoksa romanımızın içinde çokça varoluşçu ögeler bulunduğundan mı bilmem, bitirmekte zorluk çektim. Ancak şurası muhakkak ki: Bayan Mördak "yüksek edebiyat"la hemhâl oluyormuş. Kendisinin polisiye eserleri de varmış "varoluşçu polisiye" okumak, kulağa oldukça ilginç geldiğinden bir de onlardan yana şansımı deneyeceğim.
Demem o ki: Bayan Mördak'ın yazdıklarına başlayacaksanız, bence bu romanla başlamayabilirsiniz.
Çok naziksiniz Süleyman Bey, önerime değer verip kitabı okuduğunuz için çok teşekkür ederim:) kitabın size hitap etmemesine üzüldüm, bazen oluyor böyle ama şunu da ilave edeyim; bu yazarın kitapları sonradan düşününce beni daha çok etkiliyor garip bir şekilde, yani damakta bıraktığı tat daha bile güzel oluyor, size de öyle olmasını umarım:)) bu arada polisiye demelerine bakmayın hiç ilgisi yok, uyarayım:)) daha çok seveceğiniz kitaplarda görüşmek üzere:)
YanıtlaSilUmarım öngördüğünüz gibi olur. Polisiyelere hiç girmeyeyim öyleyse:) Sizin "işte budur" diyeceğiniz bir neşriyattan başlarım.
YanıtlaSil