Simak bey taa 1952'de yazmış bunu. Bilimkurgunun bilimkurgu olduğu çağlar! Çook uzun yüzyıllar (belki de binyıllar) sonrasında o zamanların neredeyse efsane/mit değerlendirildiği günümüzden çok sonra geçen sekiz öykü. (karışık oldu biraz! Şöyle örnekleyeyim: kitaptaki öyküler 4230 yılında okunuyor, 3000'li yılların başında geçen olayları konu alıyor (tarihler atmasyondur!)).
İlk öyküde, artık işlevini yitiren "kent" kavramı teşrih masasına yatırılıyor ve çok farklı yeni fikirlerin zuhur ettiği bombastik bir zaman yolculuğuna çıkıyoruz. Kiminde insanoğlu Jüpiter'in muazzam basıncı ve amonyak denizlerinde yaşayabilmek için biyolojik değişim geçiriyor ve Jüpiter sakini oluyor. Amanın o da nedir oluyor ve her nedense o gövde/ruh kombinasyonu daha şanjanlı olduğundan neredeyse tüm insanlık mutasyon geçirmiş Jüpiterli bir ırk oluyor, Dünyamızda kalanlar ise gittikçe azalıyorlar ve en nihayet bitiyorlar. Tabiy ki bu sadece bir özet, bunun onlarca alt kurgusu olan öyküleri de anlatılan sekiz masalda bir güzel ele alınıyor.
Geldik işin garip tarafına: kim anlatıyor bu öyküleri ve öykü aralarındaki değerlendirmeleri kimler yapıyor. Bunu öğrenmek için artık kitapçılarda olmayan, ancak nadir kitap satan sahaflardaki kitabı alıp (bugün itibarıyla temiz kopyasını 14 TL'e buldum, bence uygun) öğrenmek gerekiyor. Ancak şöyle bir ipucu verebilirim: hayvan dostları pek gülümseyecekler sonucu öğrendiklerinde.
Bilimkurgu ve hayvanları sevenler alıp 1952'den günümüze gelen ilginç fikirlere şaşırabilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder