Askeri darbe ile içeri alınan 3 Tupamaros (Küba'daki devrime öykünen silahlı bir politik grup) militanı, askeri yönetim tarafından paketlenip, insanlık dışı koşullarda tecrit edilerek mapus mapus gezdirilir. Bizler de iki saat boyunca bunu izleriz. Nereden bakarsanız klostrofobik, karamsar, kötümser bir iki saat diye düşünebilirsiniz. Yapmayın !
Çok sağlam film. Sinematik açıdan söyleyecek hiç bir şey yok. Senaryo, kurgu, akış, renkler, müzikler, geçişler, geri dönüşler, karakter oturtmaları (var mı böyle bir şey sinema biliminde ?), kostümler, dekorlar, oyunculuklar her bir şey tamam. Yani zanaat tamamdır. Bunun üstüne ise izleyiciye aktarılan bir düşünce, bir umut var ki : o şükela. Koşullar ne olursa olsun, güneş doğar.
Nato'nun tuvalet sorunsalı için, onbaşıdan en tepedeki komutana giden emir komuta zinciriyle inceden "askeri mantık" (oksimoron böyle bir şey) dalgası geçilse de, filmin geneli (iyice sündürülen son on dakika haricinde (ama son da sündürülmeyi hakediyor)) böyle Ahmet Haşim tarzı bir atmosferde geçiyor.


PS : Polsaymın'ın "The Sound of Silence"'ını Silvia Perez Cruz, öyle yerinde, öyle hisli söylemiş ki, denk geldiğinizde gönül kulağınızı açık tutun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder