Bitirmekte zorlandığım kitaptır. Kısa değil (380 s.) ama bundan çok daha uzunlarını çok daha kısa sürede bitirdiğim sıklıkla vakidir. Ne zamandır okumak istiyordum, kısmet bu kışaymış!
Bundan sonrası karışık. Meraklısı açar okur. 1984 yılında Vilyımgibsın tarafından yazılan eser, cyberpunk'ın ilk ve en yetkin örneği olarak nitelendiriliyor. Bayan Gibsın'ın oğlu Vilyım, güzel bir abimiz. Vietnam savaşına gitmemek için Kanada'lı olan bir Amerikalı. 1980'lerde yaptığı öngörülerin (Sovyetlerin çökeceğini, Çin'in yarı kapitalist-yarı totaliteryen bir rejime evrilip devasa şirketleriyle dünya ekonomisine hükmedeceğini, dünya devletlerinin çok uluslu şirketlerin kontrolüne gireceğini (enerji, ilaç ve silah firmaları) internetin keşfini ve önemini) çok isabetli olmasının, onu bir fütürist (ne işim olur fütüristle) gelecekçi olarak nitelendirebileceğimizi gösteriyor.
Önceden söyleyeyim : roman olarak değerlendirirseniz, "çöp" diyebilirsiniz (çokbilmiş tayfası "pulp" diyor). Tabi "La Gioconda"a da "kadın resmi bu" diyebilirsiniz. Çok avantür bir konusu var. Ama zamanının çok ötesinde bir algıyla yazılmış. Üslubu çözebilmeniz (biraz da 6.45 yayınlarının gugıltransleyt usulü yaptıkları çevirinin etkisiyle) oldukça güç. Değiştirilen her coğrafyanın kendi jargonu var (Zion, İstanbul (evet İstanbul'da geçen bir bölüm de var)), üstüne asıl karakterin kendi (ve hiç bilmediğimiz) jargonu da girince devreler ısınıyor, algı afallıyor. Tarif edilen teknoloji bugünün ötesinde ama zihnimizde canlandırabiliyoruz (hep bu cyberpunk yüzünden). Eminim 1980'lerde bu bile yapılamıyordur!
Hülasa : cyberpunk, siberuzay, bilimkurgu, matrix gibi kelimelere ilgi duyuyorsanız, bu kitabı da okursunuz.
PS : Kitapta pek sıklıkla kullanılan simstim teknolojisinin hangi filmde kullanılacağını pek merak ediyorum doğrusu. Süpersonik bir şey, anlatıp spoiler (ne işim olur spoilerle?) bozuntu vermek istemem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder