Mikael Hafström güzel iş yapmış. Ne varsa İskandinavlarda, İranlılarda, Korelilerde (hülasa holivut dışı olanlarda) var.
Film hiç sarkmıyor. Belirli bir döneme odaklanmasına karşın (verdiği dönem mesajlarını düşünürsek) teşrih masasına yatırdığı kavramlar hep önümüzde. İsveç'i, 2.dünya savaşı sonrasını falan geçin; sokağa çıkın etrafa bir bakın; filmden bazı kesitlerin hemen aklınıza geleceğinden eminim (kötülük her yerde).
Üvey babasından (ne de güzel canlandırmışlar (öfkeden, kıçını ıslak havluyla dövme isteği uyandırdı namussuzum)) şiddet gören Erikponti (yalnız ne yakışıklı çocuk !) yatılı okula gönderilir. Paralı ve sosyetik okulda kuralları öğrenciler koymakta ve uygulamaktadır. Fakir de buna benzer garaipliklerle dolu bir okulda (paralı ve sosyetik olması dışında) tedris aldığından kelli, izlerken digemkârlık yaşadı elbette. Erik (bana hep Brando'nun "Rıhtımlar Üzerinde"ki hafif (hayır ağır) serseri halini anımsattı), düz bir öğrenci değildir. Şiddete ve kötülüğe karşı ciddi bir direnişi vardır. Ama diren diren nereye kadardır ?
Neyse ! spoylere (ne işim olur spoylerle) bozuntuya girmeyeyim. Sineperverlere (bunu da yeni buldum) hararetle önereyim. Bulabilirseniz kaçırmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder