19 Şubat 2012 Pazar

"J.Edgar", Güç Bozar !..

   "Power corrupts, absolute power absolutely corrupts" ya da "Güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar" demiş birileri. Katılıyorum. Sahi bir de "Bilgi, güçtür" var. Korelasyonu siz yapın.

   Klint İistvud hep böyle yapıyor bir kötü, bir iyi. Geçen yıllardaki "Hereafter" (manallahım ne felaketti o !) garabetinden sonra böyle bir şey bekliyordum kendisinden. Beni yanıltmadı. 

   İki kanallı ilerleyen bir filmimiz var. Genellikle kapalı alanlarda geçiyor. Aksiyon, haber bülteni tadında ama flaşın haber bülteni değil tabi ki. Kast iyi. Müzik iyi. Dekor, kostüm iyi. Senaryo fena değil. Oyunculuklar iyi. Oyuncular iyi. Kendi adıma sıkılmadan, saate bakmadan iki buçuk saate yakın bir zaman (137 dk.)  ilgiyle izledim.
   Yakın Amerikan tarihiyle ilgilenenler, hayli uzun ve şıngır mıngır bir dönemin iki buçuk saate sığdırılmasının zor olacağını az çok tahmin ederler. Üstelik anlatılan kişi, gelişmelerin bir şekilde merkezinde bulunuyor, sorunlu bir kişiliği var, çok söylentiye adı karışmış (JFK, M.L.King suikastlerindeki rolü, Aynştayn'ı bile komünist olabilir diye dinlemeye alması/fişlemesi vs. vb.), ölene kadar yapıştığı koltuğu bırakmamış (partnerine de bıraktırmamış), bu arada sekiz başkan eskitmiş, efsane gizli fişleri var, efbiay'ı kurmuş, eşcinsel (bazı başkanlar kendisini "Gay Edgar Hoover" diye anarmış, malumunuz aslı "J.Edgar Hoover). 
   Film sadece bunları özetlemeye çalışsa bile iki buçuk saat yetmez. Yine de Klint Usta, kendi gözünden nasıl görüyorsa öyle aktarmış senaryoyu. Bence vurgulanmak istenen dönem yahut kişilerden  ziyade kavramlar.. İzlerken nedense hatırıma  "Changeling" geldi.
   Neler görüyoruz : 
   Devlet kavramını sorguluyoruz,
   Özel hayat kavramını sorguluyoruz,
   Yozlaşma nedir ? düşünüyoruz,
   Eşcinsellik doğuştan mıdır, sonra mı gelir ? düşünüyoruz,
   Sistem nedir ? İstikrar neye malolur ? Değer mi ? düşünüyoruz.
   Tembelliğimden daha fazlasını yazmadım, eminim okuyan sinemafiller devamını getirecektir.

   Eleştirdiğim noktalar yok mu ? Elbette ki var. Buyurunuz...

   Zaten androjen bir karakter olan Leonardo Dikapriyo gizli eşcinsel olan karakteri hayata geçirebilmek adına elinden geleni yapmış ama (ellerini bile es geçmemişler) yaşlandırma makyajı ne denli başarılı olsa da bir noktadan sonra kasıyor (çene çizgisi falan "makyajım ben lan" diye basbas bağırıyor). Filip Seymır Hofman olsa azıcık makyajla bile bu iş hallolurdu diye düşünüyorum.  

   Ertesi gün işe gidecekseniz, seyretmeyin. Cuma gecesi, herkes yattıktan sonra iyi gider..

son bir not : erkek çocuklarda baskın anne, kız çocuklarda baskın baba figürü iyi olmuyor...
son bir ikinci not : can çıkmayınca huy çıkmazmış (başrol öldüğünde, odadaki aynanın üzerinde bir kadın elbisesi görüyoruz)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder