Çocukluğumun önemli bir kısmı Bakırköy'de geçti. Madam Teyzemizin baktığı kahve fallarına kulak kabarttık. Sokaktaki arkadaşlarımın bir bölümünün adı Artin, Leon gibi artık fazla rastlamadığım isimlerdi. Güzel kukalı saklambaç oynardık. Nadir de olsa komşudan gelen topiği gömer, aşure ayında aşure gönderirdik. Dinlediğim bir podcastta kulağıma takılınca aldım. İki günde bitti.
Takuhi Hanım, biyografik yemek kitabı yazmış. Gerçi yemek kitabı dememek lazım. Bir dönem, bir topluluğun tarihini mutfak reçetelerine yazıp yayımlamış. Güzel olmuş. Ayraçla işaretlediğim, deneyeceğim reçeteler olacak (gerçi uskumruyu kim kaybetmiş fakir bulsun).
Yemekte kullandığım soğanı ya piyazlık ya yemeklik doğrarım. Takuhi Hanım, fare dişi diyor yemeklik doğranmışına (o da güzel!). Yalnız farkedememezlik edemedim: soğan ne kadar baskın kullanılıyor tariflerde (en küçük tarifte: bir kilo soğanı fare dişi doğrayıp suyunu çektirip yağı ilave edin falan deniyor). İlk reçeteyi yaptığımda bu yazıyı güncelleyeceğim.
Bir dönemin İstanbul'una ve yemeğe meraklıysanız öneririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder