Bir aerobik programının yıldızı
olan Elisabeth Sparkle, ilerleyen yaşı yüzünden 50. doğum gününde kovulunca
yıkılır (beğenilme hastalığından muzdariptir ama bilmiyordur). Gizemli bir laboratuvar ona, damarlarına zerk edildiğinde “kendisinin
daha iyi bir versiyonunu” ortaya çıkaracak mucizevi bir maddeyi kullanması
önerisiyle yaklaşır. Bu serum, “daha genç, daha güzel, daha mükemmel”
bir karşıt beden oluşturmaktadır. Serum, iki beden arasında simbiyotik bir
ilişki kurar: her yedi günde bir iki bedenin yer değiştirmesi, yani
aktifleşmeleri gerekir. Aksi halde inaktif versiyon bilinçsiz kalır. Olaylar
gelişir.
Şimdi böyle özetlenirse "Karamazov
Kardeşler"i "olay Rusya'da geçmektedir" diye
özetlemiş olurum.
Benim kısıtlı sinema bilgimle gönderme&alıntı yaptığını düşündüğüm filmleri yazayım öncelikle.
The Shining - koridor&kanla kaplı koridor
Carrie - son sahne / The Fly - body horror
The Dentist - son sahneler
2001 Space Odyssey - müzik kullanımı.
Daha muhakkak ki fazlası
vardır. Misal: son derece iticiseksist TV Patronunun adının Harvey olması (Weinstein
olmalı soyadı).
Kuşlar uçuyor, yerçekimi
çalışıyor, bir yerler kuruyor, bir şeyler sarkıyor, kırışıyor ve bunlara engel olmak (her
ne kadar ahir zamanlarda, tıp bu konu hakkında çok şey sağlasa da) son tahlilde
imkansız. Yaş alındıkça gelen değişim kaçınılmaz. Günümüzde dayatılan güzellik
ve gençlik standartlarıysa (velev ki genelgeçer kanılara istemeden de olsa
maruz kaldıysanız) pek çok kişi için zorlayıcı. İnsanlar da bunun için çeşitli
risklere giriyor (mamoplasti, göz kapağı kaldırma, burunçenedahabilmemnerelerin
törpülenmesi vs.). Filmimiz yalnızca buna değil insanevladının alter egosuna
(bir ben vardır benden içeri!) ilişkin ciddi çözümlemeler içeriyor (gençler
bilebilse, yaşlılar yapabilse).
Bir holivut filmi olmasına karşın
aslında antiholivutun dibine vurur. Hem sosyolojiye hem psikolojiye katkısı vardır. Zenaat pek şükela, sanat da bunun altında
kalmamaktadır. Dün gece malum ortamlardan emip izledim (sinemalara gelmesine çok var, hiç bekleyemem o kadar). Uykum kaçtı yemin ederim. Hassas mideler,
kan kaldırmayanlar hiç yaklaşmasın. Demimuuru cesur oyunculuğu için alkışlamak
gerektir (baldır bacak değil, yılların getirdiklerini saklamamasından bu alkış
(ilkini herkeşler yapıyor)). Filmin başlangıcıyla bitişi arasında asıl
kahramanın böylesine değiştiği bir film (ki buna The Fly da dahildir) görmedim,
herhalde başka da göremem.
Tek eleştirim: süresinin (2s20d)
biraz daha kısa olması üzerine olabilir. Kimi sahneler (herhalde vuruculuğunu
arttırmak adına) oldukça uzun ve izleyici için zorlayıcı (o dizin harekete
geçmesi çok gerdi fakiri). Cesur sinefiller kaçırmayacaktır.
PS: bu yazının ardalanı niye beyaz oldu çözemedim!
Bana gelmez:)) ama göndermeleri merak ettim, elinize sağlık:)
YanıtlaSil