Gençlikte başlamış bitirememiştim. Nedir: her şeyin bir zamanı varmış. O zaman henüz bunu okuyacak kadar değilmişim demek ki!
Dört bölüm, dört mevsim (Kış, İlkyaz, Yaz, Güz). Kısacık (155 S). O hayatı tatmayana, aşina olmayanlara okuması zor gelir. Adını bilmediğimiz kahramanımız aylaktır. Gaile dertlerinden azade günlerini geçirir. Vardır bir hayali. Kendini tamamlanmış hissedeceği eşini arıyordur. Bunun için olmadık itiyatlar geliştirir. Kimi, tam oraya varacakken olmaz, kiminde otobüslerin peşinden yetişemez, kimini kendi bitirir. Travmatik çocukluğu bugününü etkilemiş, çemberin dışında kalmıştır. Altını çizdiğim, üzerinde düşündüğüm (Kuyara ve Adako sendromları (S.127 YKY edisyonu)), hayallere daldığım bölümleri oldu. Demek ki neymiş: her kitabın bir okunma zamanı varmış.
Zihnimin köşesinde bir kırıntı: Salinger "Gönülçelen"i 1951'de yazmış, Atılgan "Aylak Adam"ı 1959'da. Holdınkoulfiyıld ile aylak adam garip bir şekilde benziyor. İntihal var mıdır? Sanmam. Neticede Zebercet emsalsiz bir karakter. Yusuf Bey öyle şeyler yapmamıştır diye düşünüyorum.
Zebercet (kulağıma Zıbaryat gibi geliyor:)) çok daha 'kaybeden' bir karakter sanki:))
YanıtlaSilÇağrışıma sesli güldüm:) Haklısınız!
SilBeautiful blog
YanıtlaSilPlease read my post
YanıtlaSil