Blanco terazilerinin sahibi Blanco zahiren bombastik bir patrondur. Çalışanlarını korur, sıkıntılarını çözmeye çalışır (bir yabancıyı döven ırkçı bir genci, tanıdığı bir milletvekili sayesinde hapisten alır (cahil ergen "Fortuna" adlı çok eski bir çalışanının oğludur çünkü (Fortuna ismine dikkat (Kader demektir)))), arakolpa parantez rekorunu kırar (işte bu tümcenin filmimizle alakası yoktur dikkate almayınız!), kulağı iltihaplanan güvenlik görevlisine kulaklık bulur, bale bileti hediye eder (ama niye eder?), yasak aşkı işini yapmasını engelleyen üretim müdürünü (sırf çocukluk arkadaşı olduklarından (ancak çıkacaktır vehbinin kerrakesi)) işinde tutmaya devam eder ve hatta adamcağıza konsomatris ısmarlar.
Birtakım teşvikleri daha kolay alabilmeleri için önlerinde aday oldukları bir sıralamadan birinci çıkmaları gerekmektedir. Fabrikanın mükemmel olması lazımdır. Olaylar gelişir...
Ağırca başlayan ilk yarıdan sonra ikinci yarı pek bir acaip oluyor. İnsanın okul ve aile arkadaşının kucağında biberonla beslediğin kızıyla (bilmeden de olsa) yatması, yasal olmayan bir baskına cevaz verdiğin seferde gönderdiklerinin birinin ölmesi ve onun babasına hala iş yaptırman, anılarını günümüzde yaşananların ihtiyaçlarına göre evriltmesi Blanco'nun günahlarından sadece birkaçı. Bu günahlara karşın nasıl hala böyle pişkin olmasına gelince onu da sıcak memleketlerinin politikacılarında, idarecilerinde pek sık gördüğümüzü söyleyelim.
İkinci yarı beni benden aldı. Çok ince görülen yerler var, dikkatli izleyici daha fazla zevk alacaktır. Ancak filmin bittiği yerde Fortuna'nın elindeki matkapla pek bir huzursuzca oynaması dikkatimi çekmedi değil. Bence izlerseniz siz de bu soruyu bir düşünün. Bardem'in oyunculuğuna şapka çıkarıyorum, Güneşli Pazartesiler'den sonra tam tersi bir rolü de bihakkın kotarmış.
Müsait zamanda bi izleyim :)
YanıtlaSilUmarım beğenirsiniz:)
Silİzleyip bakiceez :D İzleyince gelir yazarım yine buraya ama spoiler vermem izlemeyenler merak etmesin :D
Sil