366 Sayfa (ama 41 sayfası kaynakça). Daha ilk sayfadan Ferhan Usta'dan bir alıntıyla kalbimizi kazandı. Muharriri (gerek akademik gerek birikim olarak) pek donanımlı. Yedi bölümde altı davranışın kökenini inceliyor. Farklılıklara tahammülsüzlüğümüz, büyü ve fala olan irrasyonel inancımız, dedikodunun dayanılmaz cazibesi, farkına varmadan insanları konuşmalarına göre sınıflandırmamız, cinsiyete göre meslek ayrımı yapmamız, hediyeleşme&ısmarlama alışkanlıklarımız; antropolojik/sosyolojik/psikolojik ve hatta psikiatrik olarak teşrih masasına yatırılıyor ve bu konuda yapılmış çeşitli bilimsel araştırmaların, toplumumuzun kendine özgü değer yargıları ışığında açıklanıyor.
Yazarımızın dili oldukça akıcı, sayfaların derkenarında karşımıza çıkan kutu bilgilerde&karekodlarda konu ile ilgili dikkatinizi canlandıracak videolar, ropörtajlar, bilgiler var. Bölümleri akademik sıkıcı metinden ayıran şey dipnotların olmaması ama ESG referans verirken referansların sahiplerini olduğu gibi metinde kullanarak "bakın bunu yazıyorum ama işkembeden yazmıyorum, isteyen makaleyi bulur okur!" göndermesi yapmayı ihmal etmiyor. Ancak birçok olgunun yanına ingilizcelerinin yazılması kimi zaman rahatsız edici.
Fakir; sosyal antropolojiye biraz meraklı olduğundan daha önce yaptığı okumalarda, kitapta verilen davranışlarımızın kökeni hakkında birtakım bilgilere sahip olduğundan bazı fikirleri de vardı. Kitapta daha önce bildiklerimden farklı olan pek az şeye erişebildim. Zaten yazarın amacı "şunu şöyle yapın, bunu böyle yapın" demek değil. Daha ziyade yaptıklarımızı niye öyle yaptığımızı açıklamaya odaklanmış.
En çok ilgimi çeken bölüm ise sonuç olan yedinci bölümdü. Bu bölümde "Kendimizi geliştirmek için neyi, nasıl okumalıyız?" sorusu cevaplanmaya çalışılıyor. Yazarımızın düşüncesi: "Zor metinleri okumak; derinliğine düşünebilme, karmaşık kavramları anlayabilme, bir fikri belirli bir bağlam içinde değerlendirebilme, farklı olayları karşılaştırabilme, bir argümanın artılarını ve eksilerini tartabilme ve bundan da önemlisi yaratıcı fikirler üretebilmeyi öğretecek bizlere. Tüm bunlar özel yaşamdan iş hayatına kadar işimize yarayan ve popüler kültürün sürekli slogan haline getirdiği özellikler değil mi aslında? Çocuklarımızı pahalı okullara sırf bu yüzden yollamıyor muyuz?" şeklinde ve elbette ki doğru. Akademik okuma yapmayı öğrendikten sonra (ki bu 50 yaşından sonra gerçekleşmiştir) yazarın belirttiği kimi meziyetlere ünsiyetimin arttığını gözlemledim hakikaten. Ancak bu kapasite artışı ruhumu her zaman yükseltmedi. Bunun için bilimsel bilgi dışındaki kaynaklara yöneldim sıklıkla. Roman, öykü, deneme, (pek nadiren) şiir beni hep hayata karşı daha mukavim kıldı. Onunçün daha donanımlı olmak adına son bölümde yazılı tavsiyelere uysak da sizi iyi hissettiren şeyleri okumakta da bir beis yoktur bence. Steinbeck'in "Sardalya Sokağı"nı okumakla daha rasyonel kararlar almazsınız ama bitirince derin bir nefes alarak gülümseyebilirsiniz. Bu da az şey değildir.
Yazı uzadı, uzar. Kısa keselim Aydın abası olsun. Kitabımız okumalara seza. Altını üstünü çizdiğim pek çok yer var. Öneririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder