Rafet Ekiz, trafik kazasında ölür. Morgda 13 gün bekler. Derken eşi dostu arkadaşları bulur yoksa kimsesizler haziresine gömülüp gidecektir.
Resimden hiç anlamam ama anlayanlar kendisinin iyi bir ressam olduğundan bahseder. 2007 Yılında arkadaşı Vecdi Çıralıoğlu bu kitabı derler. Ekiz'in çevresindekiler onu anlatır. Yazılanlardan anladığım kadarıyla pek bohem, derbeder, kimseye eyvallah etmeyen, oldukça hararetli bir yaşamı olmuş. Sadece 53 yaşında başka bir aleme göçmüş olduğu düşünüldüğünde bu kadar anıyı biriktirmesi (ki bunlar sadece yazılanlar) hayatı dolu dolu yaşadığını gösteriyor. Memleketimin (bir dostumun deyişiyle) "ressam mafyası" içine girmemiş (bakınız girememiş değil "girmemiş"), güçtapar olmamış, nevi şahsına münhasır bir insanmış. Yazılarını takip ettiğim Güneri İçoğlu'nun yazılarında kitabı görünce aldım ve bir ahir zaman dervişinin pek heyheyli yaşamını 360 sayfada okudum.
Kitabın son sayfası pek hazin (ressamımızın ağabeyiciğiyle (o da heykeltraştır) birlikte yattığı kabrin fotoğrafıdır). Her nasıl yaşanırsa yaşansın son böyle oluyor demek ki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder