Bayramın 4.günü sabah başlayıp öğleden sonra bitirdiğim kitaptır. 176 sayfa olması nedeniyle biraz zor görünebilir ama öyle değil (sabrediniz yazacağım). Beş yıl gecikmeli okudum ki toz duman dinelsin.
Hacıbayram'da küçük bir kitap sergisinden başlayan, sonraları birkaç metrekarelik bir dükkana terfi eden bu meyanda "sade müslüman" mizacından, bu görüşteki insanların uğrak yeri olan kitabevinin sahibi Erol'un "kalça" lafzından kelli yavaştan çıldırmasının hikâyesi.
Yazarımızın yaşadıklarını hayata aktarma gibi bir alışkanlığı var. Daha önce yayımlanmış kitaplarınnın çoğunda var bu. Ancak bu romanımız, adı üstünde "roman". Haliyle yazılanların kurgulanmış karakterler olduğunu düşünebilirsiniz. Kazın ayağı öyle değil. Aysun da (kendisi gerçekse iki kadeh parlatmayı nasıl da isterim), Nur da (benden uzak Tanrı'ya yakın olsun!), Erol da ve tüm o müdavimler de gözünüzün önünde kanlı canlı hayat buluyorlar.
Romanımızın akışını belirleyen olaylar silsilesi toplamda 20-30 sayfada anlatılabilecekken, Nihat Abimizin dizgine alınamaz kalemi ve üslubu yüzünden hem hayata dair tespitler hem de siyasal İslam'a dair güzellemeler gırla gidiyor ve kitabımız 176 sayfaya ulaşıyor. Bu bölümleri hızlıca geçerseniz iki saatlik bir yoğun okumayla sonu görürsünüz.
Baştaki bölümlerde yer alan siyasal İslam'ın safhaları beni benden aldı. Aysun'un tespitleri de öyle. Bu devran dönünce ileride kült olur. Okuyunuz, okutturunuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder