Amanın ! İzlemeye oturduk, dedim "Brasil'imi izliyorum ?" O kadar benzer bir sanat yönetimi ve senaryo.
Neyse gelelim filme : Ceymzsaymın, eziğin mızmızın önde gideni, anacığı dahil kimsenin sevmediği ve farkında olamadığı, zeki, çalışkan, naif ve silik biri. Çalıştığı yerde Hena adlı bir kızcağıza kesik (elbette ki "ne sen bunun farkındasın, ne de Hena farkında"). Buraya kadar normal ilerleyen hikaye Ceymz'in zahiren tıpatıp aynı ancak karakter olarak tam tersi birinin (adı da Saymıncemyz'tir) senaryoya dahil olmasıyla ilginçleşir.
Yönetmen Bay Ayodae, senaryoyu Fyodor Usta'nın bir hikayesinden apartmış. Elbette ki kendi dokunuşlarını da yapmış ama başta da yazdığım üzere Terigilyım'ın "Brasil"inden aşırı derecede esinlenmiş sanki (o kasavetli ofis, geriyatri koğuşundan bozma demografi, ışıklar, steampunk cihazlar ve daha neler). Böyleyken esinlenme kaynakları benim cılız bilgimle : Dostoyevski, Gilliam, Orwell, Hitchcock (Rear Window) diye dörtlenebiliyor. Bibliyofil ve sinefiller daha fazla kaynak görebileceklerdir (hımm film özgün değil mi yoksa ?).
Bir saati aşkın bir zaman ilgiyle izledim (özellikle alter egonun ortaya çıkışıyla (kim daha fırlama olmak istemez ki !)). Ancak özellikle anne figürünün ölümüyle metaforları yerine oturtacağım derken imanım gevredi (esmer kardeşimiz polis mi doktor mu ? yoksa tüm totaliter otoriteyi mi simgeliyor-şizofreni bu işin neresinde-sonlara doğru (özellikle) kim kimdi ?). Son yirmi dakikayı saymazsak güzel film ama sonlarına doğru fakirin sıkleti bu ağırlığı tartmadı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder