Yeniyetmeyken başladığım ama bitiremediğim romanlardandır. Neden bitiremediğimi hatırlayamadım. İlk 100 sayfadan sonra tahmin ettim. 267 sayfalık bu roman (Oda Yayınları versiyonu), edebi bir roman gibi değil didaktik bir bilgilendirme metni olarak değerlendirilmeliydi belki de.
Kadın kahramanın gözünden birtakım el yazmalarının açıklanması metine yedirilmiş, arada aşk-gaile-eylem gibi ayrıntılara rastlansa da genellikle didaktik bilgiler başrol oynamış. İşçi Lideri Ernest Everhart'ın bitmek bilmeyen mücadelesi. 1908 yılında yazıldığı gözönünde bulundurulduğunda Bay London, "demir ökçe" olarak adlandırdığı oligarşi-sermaye ittifakını çok iyi analiz etmiş, kapitalizme oklarını yağdırmış ama sonunu bağlamadan kitabı pattadanak bitirmiştir.
Distopya olarak da nitelendirilebilecek eser kimilerine göre G.Orwell'ın "1984"üne de ilham kaynağı olmuştur (aynı şeyi Zamyatin'in "Biz"i için de söylüyorlar (anlaşılan Orwell'ın ilham perisi hayli uçarıymış)).
Bu okumada kendi kendime bitireceğime söz vermiştim ancak araya Murakami'nin bir kitabını sığdırarak bitirebildim. Bazen hafakanlar bastırmasına karşın (arada altını çizdiğim yerlerin gugıllayarak (olayların kimi doğru kimi yok !)) bu sefer bitirebildim. Yazıldığı zaman ve içerdiği tespitler açısından kayıtsız kalınamayacak bir eser. Ancak geniş zamanlarda acele edilmeden okunmasında fayda var.
Romanın bir yerinde Ernest, orta ölçekli patronlara kapitalizmin nasıl çökeceğini Bilal'e anlatır gibi anlatıyor. Okudum, anladım, ikna oldum. Bir tek : sistemin 110 yıldır nasıl çökmediğini anlayamadım. Sistem düzgün çalışsa 50 yıla kadar kendini yok etmesi gerekiyor. Demek ki kapitalizmi de bozmuşlar. Gerçi yavaştan bir göç dalgası hasıl oluyor, dünyanın kirletilmedik yeri de kalmadı, çok alametler belirdi. Du bakali nolecek ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder