Gecenin bir yarısı (uykular kaçınca) başlandı, beş saatte bitirildi (190 sayfa).
19.Yüzyıl sonlarında (1873) bir meyhanede başlayan kitabımız, Sayın Karakuş'un son sayfalara doğru (S.163) okura "Hafazanallah ! noooluyoruz !" çektirerek zihne atılan taklalarla birlikte meçhul bir menzilde bitmektedir. Konuyu yazamam (çünkü daha bir altı üstü çizilerek okunacaktır).
Kitapla hemhal olanların derhal içine dalacakları bombastik fantastik bir fikri (ama ne fikir !) vardır. 190 sayfanın içine felsefe ve bilim de mebzul miktarda yerleştirilmiştir. Nedir : okuru korkutmayacak ve hap gibi bilgilerle, birtakım "hafif" felsefi yorumlar güzel güzel konuya yedirilmiştir.
Kahramanların tasviri (Akil dışında) biraz zayıftır. Edebi yön aslında biraz zayıftır. Buna karşın çok güçlü bir kitaptır. Sonlara yaklaştığınızda; yazma edimi, karakter çalışmaları, okuma işi (iştir o !) konusunda daha bir donanımlı olacaksınız (kesin bilgi, yayalım !).
"Schadenfreude" diye bir söz ve kavram var misal. Öğrendiğimden beri malumatfuruşluk depoma attım ve kullanırım. Digemkârlıktan mıdır nedir fakirde hiç yok bu duygu. Kısaca "yakınlarının başına gelen felaketlerden gizli gizli sevinme hissi" diyebiliriz. İşte kitabın bir yerinde Sayın Karakuş bunun neden olduğunu bir güzel açıklıyor. Açıklamayı okuyunca "Aaa ben bunu nasıl akıl edememişim." diyorsunuz. Bunun gibi hem aydınlatan, hem de sorular sorduran (tehlikeli zaar !) bir kitaptır.
Sayın Karakuş'un fotografisini bulamadığımdan; aşağıya kendisiyle yapılmış ve oldukça aydınlatıcı bir röportajının bağlantısını koyuyorum. Şahsını merak edenler, bırakın kendisiyle söyleşir gibi olsun (belki zihinde bir foto oluşur !).
Bibliyofillerin (şanjanlı kitap eklerinde fazla reklamı yapılmadığı için pek bilinmeyen, değeri bilinmediğinden satışı yüksek olamamış) yakın durması gereken bir kitaptır. Iskalamayınız...
"Schadenfreude" diye bir söz ve kavram var misal. Öğrendiğimden beri malumatfuruşluk depoma attım ve kullanırım. Digemkârlıktan mıdır nedir fakirde hiç yok bu duygu. Kısaca "yakınlarının başına gelen felaketlerden gizli gizli sevinme hissi" diyebiliriz. İşte kitabın bir yerinde Sayın Karakuş bunun neden olduğunu bir güzel açıklıyor. Açıklamayı okuyunca "Aaa ben bunu nasıl akıl edememişim." diyorsunuz. Bunun gibi hem aydınlatan, hem de sorular sorduran (tehlikeli zaar !) bir kitaptır.
Sayın Karakuş'un fotografisini bulamadığımdan; aşağıya kendisiyle yapılmış ve oldukça aydınlatıcı bir röportajının bağlantısını koyuyorum. Şahsını merak edenler, bırakın kendisiyle söyleşir gibi olsun (belki zihinde bir foto oluşur !).
Bibliyofillerin (şanjanlı kitap eklerinde fazla reklamı yapılmadığı için pek bilinmeyen, değeri bilinmediğinden satışı yüksek olamamış) yakın durması gereken bir kitaptır. Iskalamayınız...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder