24 Ocak 2017 Salı

"Şair ve Patron" Zaman Geçse de Kimi Şeyler Aynı.

   Kaynakçayı ve çizelgeleri çıkarın hepi topu 70 sayfa olan risalemiz, sanat ve iktidar ilişkileri konusunda kafa yoran herkes tarafından okunması farz olan bir yapıttır.
   Langadank girdik mevzuya yine (olmuyor Arakolpa !).
   Şeyh-ül Müverrihin Halil İnalcık; öyle yorum falan yapmadan (her aklı başında tarihçinin yaptığı gibi) Osmanlı İmparatorluğundaki sanat ve iktidar ilişkisini güzelce incelemiş. 
   "Ma'rifet iltifata tabi'dir
    Müşterisiz meta zayi'dir"
    diye başlıyor kitabımız. Ardından Max Weber'in patrimonyal devlet yapısını temele oturtuyor başlıyor yazmaya. Başlıklar "Patrimonyal Devlet ve Sanat", "Osmanlı Saray Kültürünün Gelişmesi ve Osmanlı Divan Şu'arası", "Patron ve Klasik Şiirde Sanat Anlayışı", "Şu'ara Tezkirelerinde Şair ve Patron", "Fuzuli ve Patronaj", "İn'am Defterlerinde H. 909-917 Yıllarında Bağış Alan Şairlerin Menşei ve Mesleği" diye gidiyor. 
   Altı üstü çizilecek yerler var. Ancak uyarırım : "Rûm zurefası"* denildiğinde aklınıza Yunanlı bir zürafa geliyorsa sakın ola ki okumaya hallenmeyin. Bırakın bunu, başka kitaplara yönelin, fi olur, pi olur. Onlar olmazsa çi olur. Aradan geçsin bir 20-30 yıl sonra başlayın. 
   Kitap, iki türlü okunabilir. Konu olan dönemi anlamak ve günümüzü anlamak adına. Düz okursanız, (ki yazar burada sadece bunu hedeflemiş gibi görünüyor) dönem hakkında net ve sarih bir görüşünüz olur. Ama bugünü anlayabilmek gibi bir amacınız varsa, düşünceli günler sizi bekliyor. 
   Biraz düşününce günümüzde sanatın patronu kim diye merak ediyor meraklı bünye. Günümüzde kuralları kim koyuyor önce onu bir açıklığa kavuşturalım. 
   "Money talks, bullshit walks" der bir kapitalist atalar sözü. Günümüzde her yerde geçerli. Sanat nasıl paraya tahvil edilebiliyor ? Benim için sanat : (erişim kolaylığına göre) edebiyat, sinema ve müzik ve diğerleri. Bunları üretenler nasıl para kazanıyorlar ? Ürettiklerini satarak (bu bağlamda patronun aradan kalktığını söyleyebiliriz). Sonra ne oluyor, "müzik endüstrisi", "edebiyat endüstrisi" gibi oksimoron kavramlar hayatımıza giriyor. Müziğe ve edebiyata endüstri ne kadar eğreti duruyor ! Neyse bu başka bir fasıl.
   Haliyle sanatçı da en çok satacak şekilde üretiyor (o da ne yapsın ! gaile). Toplumun beğenisi sanatçının tercihini şekillendiriyor. İskenderpalalar, kişiselgelişimyazarları, mehmetözler, karaibrahimgiller, çakpalahniuklar deyip burada kimseleri hakir görmek istemem ama çoksatanların büyük bir kısmı gerçek kâri için çöptür. Yazarın boy boy fotoğraflarının (pek de artistik) yayımlandığı röportajlar da ayıptır ("Senin balın olsun, arı Bağdat'tan gelir"). Allaam yazdıkça yazasın geliyor (ama kim okur bunları arakolpa (yazma sen)). 
   Neyse kitapta aklımda kalan bir iki şeyi aşağıya alıyorum. Fazlasını merak edenler alıp okur.
  • İşret meclisleri hakikaten pek acaipmiş.
  • Sanatın patron ikbaline tabi olması (eğer patron sanattan anlıyorsa) aslında pek de kötü bir şey değilmiş (Bkz.Nihat Doğan, Muazzez Ersoy)
  • Neyse daha yazmayayım da fincancı katırlarını ürkütmeyelim.
* Anadolu seçkini

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder