Mezarlar çöküyor bir süre sonra. Kimisi bir kış, kimi iki kış sonra. Üç dört yılı bulanlar var (mezar yapıcısı söyledi).
Altı ay içinde hem Babacığımı, hem Anacığımı yirmişer metre aralıklarla defnettik. İlk zamanlar "nasıl tahammül edebileceğim" noktasından fotoğraflarına azıcık bakma aşamasına geldim. Zamanla kaybı dışsallaştırabiliyor bünye. Yine de kabirlerin başına gidince insanın içine bir boşluk düşüyor.
Yaşanan yer ve kabristan arası uzak olunca (504 km.) ziyaretlerin arası uzuyor. Mutlu bir vesileyle gidilse de o yerlere, kabrin başında tutamıyor insan gözyaşlarını. Biliyorum hep bencillikten ama bencilliğin sonu yok. Babacığımın mezarı çökmüş, ayakucundaki taş göçüğün içinde kaybolmuş. Mezar yapıcısı içbükey halinde gömülen, yapılmış mezarlar olduğunu söyledi. Toprak, içinden çıkanı yine içine alıyor.
Dönüş yolunda bir telefon konuşması. Ölüm, yine hayatımıza bodoslamadan olmasa bile kıç omuzluktan bir darbe vuruyor. Henüz tanıyalı iki yıl olmuş, sofralarında bulunduğumuz, sofralarımızda bulunan, tanıyacak, söyleyecek, yaşanacak nice zamanlarımız olduğunu düşündüğümüz iki arkadaşımızdan biri artık yok, diğeri ise bir haftadır yoğun bakımda. Kan bağı olsun, olmasın ölümün böyle aniden zuhur etmesi üzerine neler hissedilebilirse onu hissediyorum. Bir yokluk, bir boşluk.
"Ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir ki ?" diye bir aforizma kalmış aklımda. Günlük kaygıların (Anacığım "gaile" derdi) peşinde işçi karıncalar gibi koşuştururken, hiç ölmeyecekmişiz gibi koşuştururken, hayata değer katan ölüm zangadank giriveriyor rutinimize. Külahımızı önümüze alıp düşünmemizi sağlıyor.
O kadar ince pamuk iplikçiklerine bağlı ki hayatımız, hayatta olabildiğimiz her ana şükretmek gerekiyor. Yaşadığımızı zannettiğimiz sorunlar o kadar hafif ki, meseleyi büyütmek : adeta çocukluk yapmak.
Tüm dinlere eşit mesafedeyim ama duanın gücüne inanıyorum. Şunu da gördüm ki, bir noktadan sonra insan hüneri yetersiz. Tıp, elinden geleni yapıyor, sonrası ise kişinin dirayetine ve Yaradanın iradesine kalıyor. İtikadımca, arafta kalan dostumuz için dua ediyorum. İşe yarayacak mı, yaramayacak mı bilmiyorum. Ama elimden gelen tek şey bu.
Unutmayalım, ölüm var.
Tüm dinlere eşit mesafedeyim ama duanın gücüne inanıyorum. Şunu da gördüm ki, bir noktadan sonra insan hüneri yetersiz. Tıp, elinden geleni yapıyor, sonrası ise kişinin dirayetine ve Yaradanın iradesine kalıyor. İtikadımca, arafta kalan dostumuz için dua ediyorum. İşe yarayacak mı, yaramayacak mı bilmiyorum. Ama elimden gelen tek şey bu.
Unutmayalım, ölüm var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder