Elliye gelip dayanmama karşın fantazya ve korku seviyorum. Elimde olan bir şey değil.
Edebiyatımızda kadük bir sınıftır. Bu türdeki okuma açlığımı şimdiye dek Stephen King ile gideriyordum. Bu konuda ülkemde yapılan denemeler ise şimdiye kadar fakiri cezbetmedi. Amma iş bu kitabın kapağı (Bay Korkut Öztekin'e alkışlar) her nedense havsalada olumlu etkiler uyandırdığından, aldık okuduk.
13 öyküden mürekkep kitabımızda iblisler, ifritler, burcunu ameliyatla aldıranlar, BBG evi müdavimlerine iptila hayaletler, Dünya Ticaret Merkezi üstünde çiftleşen sinekler ve elbette favorim : Hadım Demir Efendi var.
Özellikle Demir Efendi'nin balyoz takırdattığı öyküler pek hoşuma gitti. Almanya, Türkiye ve Moğolistan'da geçen öyküler, içerikleri kadar işlenme şekliyle de dikkati çekiyor. Finalini okura bırakan bir yapıları var. Muhayyileyi çalıştırır.
Vampirler, cadılar, ruhunu şeytana satan insankişileri gibi kimi kavramlar batılı bakış açısına göre değil, öz be öz yurdum bakış açısına göre oluşturulmuştur. Misal : teferruatlı bir şeytan çağırma ayinine icabet eden Diabolos, adamımıza "Hayırlı akşamlar yeğenim. Buyur, sen mi seslendin bana ?" diye sormakta. Bu da fakiri gülümsetmektedir.
Bay Başekim, yarattığı karakterlerin en gözalıcısı hadım Demir Efendi'nin başrolde olduğu başka bir kitap da yazmıştır (ki bulunup okunacaktır).
Hülasa; korku ve fantazya edebiyatına mutedil yaklaşıyorsanız kaçırmayınız. Yerelle evrenselin entegrasyonunu merak ediyorsanız da kaçırmayınız. Yolda, şezlongda, metrobüste, uyumadan önce her türlü okunur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder