Sizi bilmem benim aklıma röportaj denince karşılıklı soru cevap yazısı geliyor.
Bu noktada; Yaşar Kemal, ezberlerimi bozup zihnimdeki röportaj kavramını yerle yeksan ediyor, yeni bir röportaj tanımı oluşturuyor.
YKY'den yayımlanmış bu sert kapaklı, büyük yüzeyli, Ara Güler'in fotoğraflarıyla (ama ne güzel fotoğraflar, Vittorio De Sica filmi gibi) bezeli, oniki röportajdan mürekkep, 307 sayfalık arşivlik kitap; kütüphanede şık durmasının yanısıra günümüzden çok önce yazılmış olmasına karşın günümüzü de aydınlatan satırlar şahlandırmaktadır. (uzun cümlelerden kaçınmalıyım)
Nedir : Yaşar Kemal Usta; bir taş parçası gibi okuduğumuz haberleri, keski gibi kullandığı kalemiyle şekillendirmiş, Rodin'in Mikelanjelo'nun gerçeğinden güzel heykellerine benzer röportajlar yaratmıştır.
Misal; gazetede aşağıdaki gibi bir paragrafla başlayan bir röportaj düşünün, edebiyat seven insanın gerisini okumama şansı var mıdır ?
"Akşamüstleri Tünelden Taksime doğru sol kaldırımdan yürürseniz, gözünüze dalgın, siyah gözlüklü, yüzü kederli, ama müthiş kederli - yüzündeki keder besbellidir, elle tutulacak gibi, yüzde donup kalmıştır - pantolonu ütüsüz, ağarmış saçları kabarmış bir adam çarpar. Bu adamın, bu Beyoğlu kalabalığı içinde bir hali vardır ki (daha doğrusu her hali) size bu koskocaman şehirde yalnız, yapyalnız olduğunu söyler. Bu neden böyledir ? Orasını kimse de bilmez... Bazı adam vardır, insan yüzünde sırf hınç, kin okur (aklıma birisi geliyor da neyse). Bazısında gurur, bazısında neşe, bazısında bayağılık, aşağılık (aklıma bir dörtlü geliyor da yine neyse)... Bu adamın üstünden başından da yalnızlık akar. Bir de bu adama, Kadıköy iskelesinin kanepelerinden birine oturmuş, heybeli köylüleri, çıplak ayaklı serseri çocukları, hanımefendileri seyrederken rastlarsınız.
Bu adam hikayeci Sait Faiktir."
Paragraf "Sait Faikle Görüşme" röportajından alıntılanmıştır (mor kelimeler benimkilerdir). Röportaj, öylesine naif ve gerçekçi bir üslupla aktarılmıştır ki, adeta bir öyküyü andırmaktadır.
Bu ahvalde yapılan röportajlar (hele ki bir de gazetede yayımlanıyorsa) gazete okuyucusuna hem bilgi verir hem edebiyat sevgisi kazandırır. Bir roman hevesiyle okuduğum kitap, fakiri pek çok konuda da bilgilendirmiştir. "Ormancı" türküsünü artık daha başka bir algıyla dinleyeceğim mesela. Mesela "tahtacılar"a "yörükler"e daha farklı bir gözle bakacağım.
Yaşar Kemal Usta'nın romanlarında kullandığı dil, Allah vergisidir ancak işlediği konuları, şıkırdattığı diyalogları için nereden beslendiğini de yaptığı röportajlardan aldığını anlıyoruz. Tabii, bir de röportajların yapıldığı ahvali düşünmek gerekir. Kaçakçılarla yapılacak bir röportaj için Ustanın aylarca Urfa kahvelerinde pineklemesi, kaçakçıların arasına karışınca da kurşun salvosuna bodoslama at sürmesi, sınırları kaçak geçmesi gerekmiş. Bir röportajın omurgası böyle oturmuştur.
Günümüzde muhabirlik can çekiştiği gibi röportaj yazarlığı da magazinel geyiğe dönüşmüş gibidir. İşte tam da bugünlerde alınıp, bulunup okunulası bir kitaptır. Uzak durmayalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder