Bir ara Akşam'da yazardı, sonra SKYTÜRK'ün genel yayın yönetmeniydi, yazdıkları dikkat çekici, üslubu tarafsız, konuları "fincancı katırlarını ürkütecek" istikametliydi... Sonra; beklenen döngü gerçekleşti ve buharlaştı.
Kitabımız, polisiyelere yakışan bir kaçış öyküsüyle başlıyor ve sık sık yapılan geri dönüşlerle, kitabın başındaki firarı ortaya çıkaran koşulları yavaş yavaş öğreniyoruz. Anlatılanlarsa kurgu değil, gerçeğin ta kendisi. Akinan; gazeteciliğe başladığı ilk günlerden bugüne hem Babıalinin hem ülkenin gidişatını, eksene kendini oturtarak anlatıyor.
Üslup akıcı, konu meraklı, kişiler şanjanlı, anlatılanlar ise hüzünlüdür. Neredeyse otuz yıllık bir dönemde basınımızın arka odasını, yalnız ve güzel ülkemizin hal-i pür melalini ibretle okuyoruz. Farkediyoruz ki, basın dünyası Bizanslıların işlettiği bir sabuncu dükkanıymış. Her an her yerde ayağınız kayabilirmiş.
İki çalışma gününde bitirdim. Fazla cesametli olmamasının yanısıra üslup da oldukça akıcı. Uzunca bir yolculukta bitebilir. Basın, gidişat, ülke gibi kavramlar size önemli geliyorsa açınız, okuyunuz, üzülünüz....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder