Daha dün annemizin kollarında yaşarken okuduğumuz "Fasulye Sırığı ve Cek" masalının, yönetmenin elinde bol siiciaylı bir aksiyon haline geldiği filmdir.
Bu satırları okuyan herkesin masalı da okuduğunu da varsayarak konuyu yazmıyorum. Zira konu üç aşağı beş yukarı aynıdır.
Son yıllarda holivut, masal uyarlamalarından ciddi medet ummaya başladı. "Pamuk Prenses ve Avcı", "Ayna Ayna (yine Pamuk Prenses)" arkasından "Hansel ve Gretel" derken "Fasulye Sırığına" da X-Man'lerin afili yönetmeni Bryan Singer duhul etti.
Daha önce diğer masal uyarlamalarını seyrettiğimden şerbetlenerek ve kriterlerimi düşük tutarak izlemeye başladığım filmden ummadığım kadar zevk aldım. Kesinlikle öncekiler gibi kostümlü piyes tadında değil. Beklentilerinizi yüksek tutmadığınız takdirde hoşça vakit geçirtebilir bir yapıya sahip.
Evet ! bütün klişeleri karşılamaktadır. "Ne gerek vardı bu filme" der gibi rol yapan İivın Mekgregır, devetabanı şeklinde rol yapan (ki bu benzetme sadece filmi seyredenler içindir) Stenli Tukki, makyajdan tanıyamadığım Bill Nighy (ki pek severim kendilerini); artık bu tarz filmlerde alışık olduğumuz üzere heba olmaktadır. Başroldeki Niklıs Hoult elinden geleni yapmış ancak yüzünün kemik yapısının getirdiği sinsiliği aşması biraz zor... Prensesimiz pek prenses (Allah sevdiğine bağışlasın). Efektler, kostümler, çekimler, 3 buut (eskiden öyle derlerdi değil mi ?) efektleri oldukça başarılıdır.
Filmdeki devler çöpşiş niyetine insan yedikleri halde bir damla kan görülmemekte ve sabi sübyanla seyredilebilirliği mümkün kılmaktadır. Patlamış mısır ve gazozla gideri olan filmdir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder