6 Aralık 2016 Salı

"Adams æbler" Çılgın İvan


   Beş ana, bir yan karakter (ki doktora hasta oldum (bahçeye ne güzel çövdürüyordu öyle)) ve bir minibüs figüran; sıfıra yakın özel efekt ve iki mekanda çekilen, izlemeye başladıktan on dakika sonra arşive katmaya karar verdiğim, yarım saat sonra, yönetmenin diğer filmlerini izleme isteğine neden olan, bittikten sonra ise "bunu her iki yılda bir izlesem iyi olur" dediğim filmdir.
   Filmimizin dini yerdiğini mi, övdüğünü mü tam anlayamadım. Metaforlar bariz ama mesajlar net değildi. Neticede kolaya kaçıp "adam bela olarak girdiği kiliseden, örnek aile babası olarak çıkıyor" deyip kilise propagandası olarak nitelendirebilirsiniz. Ancak kazın ayağı öyle değil. Eminim gece uyuduktan sonra ve muhtemelen ikinci seyirin hitamında daha net çıkarımlar yapabilirim (içimden bir ses o kadar basit olmadığını söylüyor). 
   Yemişim çıkarımını. Süper kahramanlardan, holivuttan ve bazı ağır filmlerden sonra zihnimi şenlendiren şımşıkırdak bir maden buldum. Bu günden kelli dalıyorum Danimarka sinemasına. 
   Şükela Medsmikkelsen siluetini her eylemde çarpıtan Edım'a nalet olsun dedim.
   Önce kargaları sonra neonazileri vuran ve politik soygun peşindeki Halit'e pek bir güldüm.
   Doktor'a diyecek yok, doktor bizdendir.
   Fırtınada kilisenin açılan kapısı, hafiften ürpertti bünyeyi.
   Gunnar'ın öksürük şurubu markası beni benden aldı.

   Böyle çok yazılır ama yazmak bozuntu içeriyor, iyisi mi kısa keseyim, bulun bir yerden izleyin, izlettirin,  ıskalamayın. İyi film az çünkü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder