9 Aralık 2016 Cuma

"Kopernik Devrimi" Batı Düşüncesinin Gelişiminde Gezegen Astronomisi yahut Bilim, Felsefe ve Astronomi Mecburi Ders Kitabı

   Kitap hakkında iki satır karalamadan önce önsöz hakkında birşeyler yazmak farzdır. Aslen kimyacı olmasına karşın eğitimci kimliğiyle öne çıkan James B.Conant; öyle bir önsöz yazmış ki, eğitimle ilgilenen herkes okumalı. "Eğitimli" olmanın yapısı ile başlayan Conant, hem eski ve yeninin karşılaştırmasını yaparken coğrafi farklılıkların da hakkını veriyor (buradaki coğrafi farklılıklar "eski dünya" ile "yeni dünya" arasındaki farktır (kısacası Avrupa ve Amerika)). Konuyu; bilimin popülerleşmesinin günümüzdeki zorluklarına getirip, Kuhn'un kitabının bu döngüde önemli bir boşluğu tamamlamasında bağlamış. Yani, kitaba yapılacak en büyük iyiliği yapmış ve "neden ? niçin ?" sorularının karşılığını peşinen vermiş.
   Okudukça üzülüyor insan ! 1957 Yılında eğitim konusunda ciddi kafa yoran birilerinin olması ve dua ile büyüyen fasulyenin bilimsel değerine, Allah rızası için yapılan işletim sistemi (Bkz.Pardus) arasındaki farklara üzülüyor. Elimde değil.
   Kitaba gelecek olursak :
   Bay Kuhn, astronom falan değil. Aslen fizikçi olmasına karşın bilim felsefesi konusunda pırıldamıştır. Buna karşın Kopernik'in çizdiği kapının başkaları tarafından kilidinin açılması, tokmağının takılması, aralanmaya çalışılması ve nihayet açılmasını süpersonik bir biçimde açıklamıştır. Astronomi eğitimi almıyorsanız, teknik açıklamalarda hafakanlar basabilir, normaldir. Oraları hızlıca geçiniz. Dikkat kesileceğimiz satırlar, insanlığın neden yüzyıllar boyunca yanlışa biat ettikleri ve bunun (yavaştan çürütülmesine karşın (nedir : ilerleme hep ileriye doğrudur)) neden sürdürüldüğüdür. Evet, Aristo ve Batlamyus bir sistem oluşturmuş, toplum, devlet ve kurumsal diğer yapılar (başta din) bu sistemi benimsemiş ve hatta ona göre şekillendirilmiş. Hepsinin üstünde şekillendiği yapının yanlış olması elbette olmaz. Ya ne olacak ? Yanlışa devam. Hem de uzun ve çok yüzyıllarca. 
   Kopernik (tam olmasa da) "Kralın giysileri nâtamam olabilir belki de" diyor. Ve arkası (çorap söküğü gibi olmasa da) geliyor. Mızrak çuvala sığmıyor ve ardılları nihayet kapıyı açıyorlar. Maymunun gözü açılıyor (başka karanlıklara (ama olsun karanlık gitgide azalmakta (Allaam ne çok atasözü kullandım))). Karanlığın azalması, karanlığı kullanıp güçlenenlerin işine gelmiyor tabiy ki. Gelsin engizisyonlar, gitsin diri diri yakmalar (bu arada hep bilim şehidi denilen Giordano Bruno için Bay Kuhn, aynı düşünceyi paylaşmıyor (S.268)). 
   Okumak biraz zorlu olabilir, fakat değer. Onbeş sayfa ilerlemiyor ilerlemiyor sonra bir damar buluyor ve giriyorsunuz. Bir de bakıyorsunuz sabahın üçü. Olm sabah işe gidilecek ne işin var Kopernik'le, Brahe ile; git dolarını bozdur (olmayınca ne güzel !).
   Hülasa; astronomi, bilim tarihi, felsefe ve tarih ile hemhalseniz, ıskalamamanız gerekir. Yok yatmadan okuyayım da kafa dağıtayım düşüncesindeyseniz yanına bile yaklaşmayın.
Bilimin, felsefe ve dini olguları nasıl etkilediğinin ilginç bir yansıması da kitapta bilimin sıçramasıyla 17.YY.'da Yaradancılık (Deism) düşüncesini oluşturmasıyla açıklanıyor (S.349).
Bu arada Mısırlıların güneş takviminin mevsimlerle uymunu sağlamak için kendi yıllarına beş gün bir tatil dönemi etkilemişler ve Krismıs'ın ilk mucitleri olmuşlar (S.28)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder