Frederic Lenoir bir düşünür. Bu risaleyi de (57 S.10 Bölüm) covid döneminde yazmış. Adeta bir köşe yazısı uzunluğundaki bölümler ağırlıklı olarak salgın döneminde ruhsal olarak zora düşen hassas ruhlara yönelik kaleme alınmış. Buna mukabil; kötü adam rolünden salgını çıkarıp başka bir zorluğu koyarsanız yine işe yarar tavsiyeler. Bu zorluklar yaşadığınız anlam&varoluş krizi olur, duygusal travma olur, kayıp olur. Hangi zorluğu oturtsanız, sakil durmaz. Özellikle S.25'de "Yavaşlamak ve Anın Tadını Çıkarmak" bölümü; modern zamanlara uyum sağlamış her insanevladının işine yarar. Kuru bir akademik üslubu yok. Alıntıları çok değişik kaynakları içeriyor (Epiktetos da var, Niçe de, yakın tarihli gazete haberleri de). Tek eleştirim kimi paragraflarda sadece Fransa için yazılmış hissi veriyor. Ben kitap rafında kolayca görebileceğim ve ulaşabileceğim bir yere koydum. Özellikle benim gibi balık hafızalı kitapseverlerin ara ara bakıp rastgele bir iki bölüm okumaları bile iyi olur.
Başlık neyse o.... (merak ettiğiniz kitap, film; gitmek istediğiniz rota varsa arattırın belki de bu sefil ağ güncesinde vardır)
11 Kasım 2025 Salı
"Reçeteye Mizah Ekledim" Gülerek Ağlamak yahut Ağlayarak Gülmek!
"Damdan düşenin halini, damdan düşen anlar" demiş büyüklerimiz. Ancak işin aslı öyle değilmiş dedirten kitaptır. Yazarımız, kötü bir dönem yaşamış, mücadele edip üstesinden gelmiş. Bu süreçte başrolde olan faktörü de (mizah ve gülebilme yeteneği) satırlarına yedirip bunu; okuduğunuzda su gibi akan bir üslup ve kurgu ile 190 sayfada aktarmış. Nereden bakarsanız bakın, kanserle mücadele ancak yaşayanların ve yakınlarının eksenlerini sarsan bir süreç. Bunun herkese hitap edecek bir şekilde aktarılması marifet. Öncelikle; bu yıldırımın vurduğu insanlar ve yakınlarına öneririm. Olumlu düşünmenin ve gülebilmenin sonunda galip geleceğini hissetmek isteyen okurlar da gönül rahatlığıyla edinip okuyabilirler (kitabın yazar telif geliri, kanser hastalarına bağışlanıyor).
"Efsuncu Baba", Astrolojiye, Paranormale İnananlara!
Üstad bu kez fal, büyü, remil ve batıl inançları teşrih masasına yatırmış. Babadan kalan servetini bu yolda çarçur eden, batıl inanışları olan birinin ömrünün kısacık bir kısmını okuyoruz (77 S.). Üslup ve kurgu her zaman alışkın olduğumuz HRG tarzı. Başladınız mı bitirmesi bir oluyor. Levent Kırca skeci izler gibi okuyorsunuz. Ancak bu laylaylom sayfaların arasında pek güncel tespitler de var. Özellikle kapanış son sözünün son iki paragrafını, romanın zamansızlığını hatırlatmak amacıyla aşağıya alıyorum. Kısa bir yolculukta dahi okunur, biter.
"Henüz çoğumuz hayatın özünü anlamayarak havada saadet, kuyu dibinde cennet arayan, birbirimizden keramet bekleyen, boş şeylere kapılan, vaatlere aldanan saf kimseleriz.
Bu dünya henüz büyük komik Moliere çağından üç adım ileri gitmedi. Dama üstadın ebedi komedyaları tekrarlanıp duruyor. Yalnız sahnenin ekorları değişti. Tarzlar başkalaştı. İnsanın mayası hep o maya... Kötüler daha kurnazlaştı. Birbirine zarar verme ilerledi. Fenalık büyüdü."
24 Kasım 1924, Heybeliada
Kaydol:
Yorumlar (Atom)