Son çıkan kitabını aldım ve hakkını verdi. 36 bölüm, 197 S. Her zamanki uzunluk, kesafet ve formülde yazılar. Sayın Akın'ın kitaplarını okumak dudaklarımın kenarında hüzünlü bir gülümsetmeye neden olsa da hızla ve (hiç sevmem ama) derin bir nostalji hissiyle okunuyor. Yazarımızın formülünü hemen hemen tüm yazdıklarını okuduktan sonra çözdüm galiba. Kimliği belirsiz bir öznenin başına olmadık işler gelir, kimi zaman çok bildik figürlerle karşılaşır, etkileşir ve en sonunda sürpriz: protagonistin adını öğrenir ve şaşırırız. Genellikle bu kurgu kullanılır ama hiç bıktırmaz. Bunun yanısıra malutmatfuruşluğun dibine vuracağınız kimi bilgi yığınlarıyla şaşırırsınız. "Aaa o da öyle miymiş?" diye.
Benim için üzücü olan kitap bittikten bir ay sonra yazılanların büyük çoğunluğunu hatırlayamamamdır. Hafızam kötü ben ne yapayım! Ancak insanın içinde olmadık kırılgan yerlere dokunan bazı sayfalar kolay unutulmuyor. Bu kitapta da "Koyu Mavi Memleket Kumaşı" bölümündeki Satı Çırpan (milletin vekili kavramının mükemmel bir örneğidir), "Neyle Tutulan Nöbet"teki Özbekler Şeyhi Ata Efendi (aydın din adamı kavramının cisimleşmiş hali) öyle değişik duygular uyandırdı ki. Artık yok olmuş, göremediğimiz ve kuvvetle muhtemel bir daha görülmeyecek kişilikler. Kimi bölümleri okurken gözüme toz kaçtı ondan buğulandı gözlerim, yoksa sulu zırtlak bir adam değilimdir. Hassas yerlerim derinde, Akın da oralara dokunmayı iyi biliyor. 3 saatlik geliş gidiş bir yolculukta bitti. Öneririm yani!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder