Aşk konusunda okumalara sardım. Platon'dan, İbn-i Sina'ya, Schopenhauer'dan Montaigne'e, Freud'dan Lacan'a, Geçtan'dan Güleç ve Hasanoğlu'na varıncaya dek okudum, okudum.
Sonra da bu aşk denilen menfur ve müthiş olgunun nedenselliği konusunda psikologlar ve psikiatristlerin yaptığı birtakım ortak saikler&tespitleri inceledim. Gördüm ki: günümüzdeki tanımlar ne Schopenhauer'ın "yaşam istenci" ne de Freud'un "haz ilkesi"ni içeriyor (eskidi bunlar zaar (zaar!)). Buna mukabil konuştuğum her profesyonelde bir "ego ideali" tanımı dikkatimi çekti. Bunun da kökenine inince Freud'un halefi Theodor Reik'e vardı yollar. Freud'un en iyi öğrencisi ve sonrasında meslektaşı bu zat, nazizmden kaçıp yeni dünyaya varınca tıp kökenli olmadığı için eziklenmiş önceleri. Ancak sonrasında başta Lacan olmak üzere Reik'ten fazlaca etkilenmiş önemli isimler ve ABD'de yakın dönemde psikanalizdeki gelişmelerde çok etkin olmuş. 1957'de yazdığı "Aşk ve Şehvet Üzerine (Cinslerin Duygusal Farklılıkları)" adlı kitap memleketimizde iki cilt olarak basılmış. Her nedense birinci cilt hiç bir yerde (Nadir Kitap bulunan yerlerde dahi) yok. Bulamadım. Çaresiz aldık ikinci cilti ortadan başladık.
Şu ahir ömrümde bu kadar seksist bir metin okumamıştım. Günümüzde yapılan aşk tanımlamasını içeren kısacık III.Bölümden (kitabın ilk 33 sayfası) sonrası cinslerin duygusal farklılıklarına ayrılmış (kitap 296 sayfa). Sıkça yapılan psikanaliz seanslarından örnekler verilen başlıklarda kadına yönelik müthiş bir negatif ayrımcılık fışkırıyor sayfalardan. Feminist bir insan değilim ama yazılanların çoğuna katılmıyorum (şükür birazcık akl-ı selim kaldı). Üstelik yazar bu bölümün başında yaptığı küçük bir girizgahta okuttuğu metin hakkında; görüşlerine değer verdiği bir kadın meslektaşının "Hakkımızdaki (kadınlar) izlenimlerinizden çoğu doğru. Hiçbir erkek bu kitabı okumamalı" dediğini yazıyor. Kadınların ne sinsiliği kalıyor ne yalancılığı, ne çaresizliği. Gömdükçe gömmüş Reik Efendi! İlk okumanın verdiği acemilik mi dedim ama sonra notlar aldığım, çizdiğim yerleri bir kez daha geçtim. Yok arkadaş (dönemin ruhu mu bunu yapan bilmem ama) bildiğin maço psikanaliz bu!
Her insan başka bir dünya, herkesin hikayesi eşsiz. Bunları standarta oturtmak da pek mümkün değil. O yüzden bu konuda yazılanları okumak ufkunuzu açabilir ama hayatınızda biraz boşluk verip kendinizi analiz etmeniz en iyisi olacaktır. Bilge filozofumuz Cem Yılmaz'ın dediği gibi "herşey içimizde".
Şimdiye kadarki en kişisel yazınız...:) Okumak her derde deva gerçekten... Aşk konusunda ise görüşüm olgunun kişinin içinde bir aşık olma isteği ile başladığı, kişiler bahane çoğu zaman:)
YanıtlaSilAşk konusunda Reik'le aynı fikirdesiniz. Kısmen ben de aynı fikirdeyim, kişiler ise dediğiniz gibi ayrıntı:)
Sil