21 Temmuz 2021 Çarşamba

"Suskunlar" Geç 1 Yazı!

   269 Sayfalık kısa romanımız (novella desek başımız ağrımaz) 2007 yılında yayımlanmış. Raflara çıkar çıkmaz almış, iki gecede bitirmişim. Bu tarihten sonraysa hilafsız üç kez daha okumuş olmalıyım (ilk hızlı okumadan sonra tafsilatlı okuma ve sonra yine hızlı okuma). Dün rafları karıştırırken aklıma düştü "Yav bunun hakkında ağ günceme ne yazmışım?" diye. Bir de baktım ki: Yok! Demek ki 2012'de tuttuğum bu güncede, daha önce okuduğum kitapları yazmamışım (aslında doğal olarak). Tuttum yine başladım, bu kez bir günde bitti.
   Herneyse.
   Suskunlar, Mevlevilerin bir kolu. Susuyor, konuşmuyorlar. Kendilerine ait bir hazireleri dahi var (hazireyi de bir zahmet TDK'dan bakınız.). Novellamızın özetini yazmak, fakirin irfanını aşar. Yalnız şunu söyleyebilirim: günümüz yazarlarından en sevdiğim, en şetaretli yere oturan İOA'ın kendine özgü bir üslubu ve anlatıcılığı olduğu tartışılmaz. Bunda da adeta uzun bir masal anlatıyor. Misal, Dügâh bölümünde Eflatun'un yolculuğu ile Kandid'in yolculuğunu kıyaslayabilirsiniz (Eflatun Kandid'i hırpalar). Konudan azade verdiği detaylar kimi zaman tek başınıza kıkırdamanıza yol açar, arada sorduğu sorular zihninizi kurcalar (Misal: "Gafil oğlum medresede, "Kuran-ı Kerim'i koruyan Allah, Tevrat ve İncil'i niye koruyamamış da kafirler bu kitapları tahrif edebilmişler?" diye sorduğu için kelam hocası onu asasıyla Allah yarattı demeden dövdi ve Ümmet-i Muhammed'in düşmanı ilan etti." S.102), romanda verilen isimler (ki hiçbiri boşuna verilmemiştir) ile gerçek hayattaki karşılıklarını bulmaya çalışırken beyniniz kızarır, kimi konuşmalarda hayret edersiniz ("Alın! Bu kavunu yiyin! O benim etimdir! Rakıyı da için! O benim kanımdır!" S.232), yemek sayfalarında ise mideniz kazınır ("kuşbaşı kıvırcık koyun etinden kırmızı yahni, kaynatılmış buğday ve etten ibaret herise, çok küçük parçalar halinde ızgarada kızartılıp ardından et suyunda pişirilen koyun eti külbastısı, patlıcandan yapılan mülebbes dolması, tavşan yahnisi, her bir parçasının arasına defne yaprağı konmuş yılanbalığı külbastısı, çılbır, soğan suyunda baharatla terbiye edilmiş şiş kebabı, kayısı-erik hoşafı, kaymaklı kadayıf, kalkan balığı külbastısı, yengem duymasın helvası ve Zahir Hazretleri için bir kavun ve bir sürahi dolusu rakı" S.230), son sayfalarda adeti üzre fahriye bölümünde "uzun boylu çekik gözlü adamdan" bahis geçer ve kitap (üzülerek de olsa) biter. İOA'ın kitaplarının sonlarında bir boşluk olur genellikle. Bunda olmuyor. Son sayfalarda herşey güzelce bağlanıyor ama kendinizi mahzun hissediyorsunuz.
   Suskunlar'ı okumazsanız üzülürüm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder