Ne zamandır denizli, balıklı film izlemediğimi idrak edip, başına oturduğum filmdir.
Bir buçuk saatten az, korku değil gerilim olarak nitelendirilebilir (korkunç sahneleri yok, geren sahneler var), çekimler güzel, bayan layvlinin kaidesi sukuatlı, müzik idare eder, CGI'lar vasataltı, hiç sıkmıyor, çabucak bitiveriyor. İzlenmez mi ? İzlenir.
Ama frontal lobu hiç çalıştırmayacak bütün işi beyinciğe bırakacak, kendinizi holivutun krek kafasına teslim edeceksiniz (senin de hoşuna gidecek yavrum !).
Nedir : film boyunca kötü, takıntılı bir köpekbalığını izliyoruz. Oysa bu sıfatlar yeryüzünde ancak insan türü için geçerli. Hayvanların dünyasında kötülük, iyilik, niyet, plan, hoşgörü, kin gibi olguların yeri yok. Tamamen içgüdüler ve uyaranlar var. Uyarılırlarsa içgüdüsel olarak zarar verirler. Yoksa sizinle hiç işi olmaz yanıbaşında kocaman balina leşi olan köpekbalığının. Geçen yıllarda iyice doyurulduktan sonra köpekbalıklarının (hem de bayağı irice olanların) çevresinde dalış yapan dalgıçları izleyip imrenmiştim.
Holivut, taa cavs döneminden beri "korkulacak düşman" üretmeye devam ediyor. Piranha, karınca, örümcek, uzaylı, uzaylı palyaço (şaka değil) her türlü düşman; havsalaya sığsın sığmasın üretilir, pazarlanır ve satılır. Uğurböceğinden daha zararlı olmayan (hatta daha faydalı olan) örümceklerden bu yüzden korkarız. Her bayramda Amerikanın Irak işgalinde kaybettiğinden daha fazla can kaybı vermemiz, denizlerimizde hiç görülmeyen piranhalardan korkmamıza engel değildir. Kimse trafik kazalarının filmini çekmez (aslında ne güzel korku filmi olurdu şöyle Spiilbergin Düellosu tarzında), çünkü çekerlerse millet kalabalık trafiğe çıkmaz, kaynağından kesilen vergi gelirleri düşer. Bırakınız kitleler, tek tipleşmekten, sömürülmekten, hissizleşmekten, yabancılaşmaktan korkmasın. Ottan boktan korkmaları daha iyidir.
Böyle düşünürseniz izlemeyin. Ama haftaarası biraz kafa dağıtayım falan diyorsanız, koltuğunuz sırabaşının üç gerisi efendim (elimde elfeneri var ! (artık yok değil mi onlar ?)).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder