27 Ocak 2012 Cuma

"Latcho Drom" ya da "Laço Rota"



   Geçenlerde yine izledim, önümüzdeki aylarda/yıllarda tekrar tekrar izleyeceğim. Toni'yi başka bir yazıda tekrar ele almak zaruridir ama Laço Drom (buradaki laço bizdeki roman dilindeki laço ile aynıdır. "Laço Tayfa" yı hatırlayanınız var mı ?) ayrı bir kritiği hakediyor.

  Taa Hindistan'dan başlayıp, İspanya'da sona eren bir anabasisin öyküsü bu.  Tüm bu rota boyunca konakladıkları yerlerde kalagelen (var mı böyle bir fiil ?) ve bulunduğu coğrafyadaki kültürlerle etkileşen Roman'ların yaşantılarından kesitler görüyoruz.  Rajastan, Orta Doğu, İstanbul, Kuzey Avrupa ve nihayet İspanya'dan; Roman hayatları (hakikaten hepsinin hayatı roman aslında !) gözümüzün önünden geçiyor...


   Fazla bir konuşma yok , gerek de yok zaten (altyazısız da olur). İzleyerek dokunduğumuz hayatların hiçbiri öyle büyük bir zenginliğe sahip değiller hatta yoksulluğun etrafında pervaneler (materyalist anlamda), lakin dertlerini, öfkelerini, tutkularını, aşklarını, üzüntülerini aktarıp, paylaşabilecekleri büyük bir hazineye sahipler : müzik ve dans. Bu açıdan bakıldığında çok zenginler çoook. Bulundukları iklimler değişse de müziğe ve dansa olan tutkuları, gözlerindeki o ışıkhırsgölge değişmiyor.  


   Olur da izlerseniz :


   - Rajastan'daki düğün töreninde Kaman Garo Kanhaji'yi söyleyen Talab Khan Barna'nın vokal tekniğinin Ciguli ile olan benzerliğine (Ciguli de candır haa !..) (merak eden, eklediğim videodan baksın),  



   - Avusturyalı onbaşının temerküz kamplarından kurtulan ağır teyzenin kolundaki damgaya (böyle bir tamlamayı da ilk kez görüyorum), sesindeki acıya (o kamplarda Musevilerden çok  Çingeneler ölmüştür. De onların diaspora, lobi, medya gibi olgularla işi olmadığından, bundan bizim haberimiz olmamıştır),


   - İspanya'da flamenko (bunun etimolojisinde de "flame" vardır, alev yani. Negzel !..) yapan amcalara ve teyzelere, onları seyredenlerin gözlerindeki hayranlığa,


   - Meryem Ana heykelinin önünde kitara tıngırdatan abilerin ahengine (bir nevi Hispanik zikir), 


   - Nil nehrine karşı kıytırık kemençesini gıygıylatan kopilin gözlerindeki hırsa, 


ve fakirin burada yazmaya üşendiği daha bir çok hayata dair güzelliğe dikkat çekmek isterim.  


   Gatlif; o kadar çok inceliği o kadar çok hissettirmeden yansıtmış ki, ben yazmaya, siz okumaya sıkılırsınız. Bunun yerine bu aralar hepsibirörnekkarbonnüshanamütenahi dizilerhaberlersonugelmezpolemikleryarışmalartartışmalar'ı bir kenara koyun; Laço Drom'u seyredin, ara verin bir süre sonra bir daha seyredin, sonra yoksulluk, varsıllık, dirim, ölüm düşünün, yazın.... Ne de olsa sadece omurilik soğanlarımız yok, onların üstünde bu işe yarayan gri beyaz önemli bir kitle de var..





4 yorum:

  1. Kocacığım,bloğun hayırlı ve izleyicilerin bol olsun.Yüreğine,ellerine ve kalemine sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Mihr-i Mah'ım, Nur-i Ayn'ım, sağolasın varolasın, senin yaptığın lor kurabiyeleri, yumuşacık poğaçaların olmasa ben bu satırları yazabilir miydim ?..

    YanıtlaSil
  3. ay ben sizi çok seviyorum :))

    YanıtlaSil
  4. tekrar tekrar izlenir / dinlenir bu film bence de...

    YanıtlaSil