2 Eylül 2025 Salı

Bernie Rhodenbarr'ları Yeniden Bitirmek.

   Yazacağım demiştim, yazmasam olmaz! 
  Evet, dört yahut beş taneyi de (3ü geçtikten sonra hatırlaması zor!) tamamladıktan sonra (Av Peşindeki Hırsız'ı bitireli 20 dk. oluyor) on yıllık mutad Bernie Rhodenbarr Polisiye serisini halletmiş oldum. 
   Neden arada bir (manyak gibi) en azından iki kez okuduğum kitabı (yahut kitap serilerini) okuyorum diye sorguladım. Biraz kurcalayınca buldum. Hırsızımız benim alter egom olacak kadar çekici. 
   Bir kere sahaf. Ekonomik olarak bir kaygısı olmadan sahaf. Kendi gibi kitap seven insanlarla tanışıp, kitap üzerine güzel sohbetler yapabiliyor. Kâr etme kaygısı yok (kapital azaldığında ya da ihtiyacı olduğunda hemen bulabiliyor). Öyle ki dükkan sahibi insaf dışı bir zam yaptığında çıktığı bir ekstrayla dükkanın bulunduğu binayı almıştır. Aşırıya kaçmadan herşeyden zevk alır (bir duvarında orijinal Piet Mondrian asılıdır, kütüphanesinde Kipling'in Hitler'e imzaladığı, Hitler'in de elyazısıyla kenarına notlar aldığı orijinal bir kitabı vardır). İyi müzik dinler, ortalama yemek yer, iyi içki içer (çok değil, iyi). Hırsızdır, bu etik açısından büyük bir gedik (kafiye yaptım istemeden). Ancak asla ihtiyacı olandan çalmaz. Çaldıkları genellikle vergisi beyan edilmemiş yasa dışı şeylerdir. Kendine göre bir iş ahlakı vardır (aslında Robin Hood'dan tek farkı aldıklarını fakirlere dağıtmamasıdır). 
   Evi ve işi sosyal hayatın merkezindedir. İş çıkışı değişik kulüplerde iyi müzikler dinler. Şımşıkırdak dostları vardır (Martin Gilmartin vs.). En yakın dostu (1buçuk metre (o da topuklu giydiyse) köpek kuaförü, sıkı lezbiyen Caroline'le öğle yemeği ritüelleri (pazartesi çarşamba sahafta, salı perşembe fino fabrikasında, cumaları seçtikleri bir yerde (cuma kimin ödeyeceğine yazı turayla karar verilir)), cuma akşamı 1-2 kadehlik bar sohbetleri şükeladır. Ayrı cinsel yönelimlere sahip olduklarından birbirlerine kapılma riski de yoktur (serinin bir kitabında buna da yer vermişler ve "ıyy evlenseydik bir çuval inciri berbat etmiştik şimdiye" deyip noktayı koymuşlardır). 
   Her iki işinden de çok zevk almaktadır (öyle ki sahaftaki hırsızlıklara (eğer öğrenci ve yoksulsalar) göz yummaktadır). Hırsızlıktan aldığı haz, burada yazamayacağım kadar detaylıdır. 
   Sıkı gözlemci, dikkatli bir analizci, fil hafızalı ön önemlisi her daim dalgacıdır. En müşkül zamanlarda gülümsenecek bir detay buluverir. 
   Eh hâl böyleyken okuyunca insanı belirli bir akışın içine sokmakta ve izleyici olarak kalsanız dahi o akış sizi bir yerden yakalamaktadır. Üstelik işin içine her zaman pek çetrefilli senaryolar da katılır. Bu hoş akıştayken bilgi birikiminizi arttıracak kimi paragraflar da cabası. Misal ben Litvanya, Letonya, Estonya üçlüsünün hap gibi tarihlerini en son seriden öğrendim. Daha önceleri bakmış ama aklımda tutamamıştım oysa şimdi Estonya'nın özgürlük savaşçıları dendiğinde hemencecik biliyorum. Polisiye tarihinin ilk opus magnumu Chandler'ın Büyük Uyku'su daha başka bir yerde. Mondrian'ın eserlerine daha farklı bakıyorum. Bu da az şey değildir. 
   Böyleyken bu seriyi daha okurum gibime geliyor.

Şuraya en son kitabın beni gülümseten bir paragrafını da ekleyeyim de metnin tümü hakkında bir fikir oluşsun: Ketrinle Börni işler tamamlandıktan sonra cila konuşması yapmaktadır.
" -Bu aşamada LYÖ sözkonusu değil sanırım.
  Carolyn pek seyrek zamanlarda olduğu gibi yüzü kızardı. LYÖ, uzun süreli lezbiyen ilişkilerin o garip sekssiz durumunu belirtmek için kullanılan Lesbiyen Yatak Ölümü'nün kısaltılmışıydı. Bence heteroseksüel çiftler de aynı sorunu yaşarlar ama bizim öyle sevimli terimlerimiz yoktur. Biz buna yalnızca evlilik deriz."

"Asi Ruhlar" Halil Cibran'dan Makamlara da Dair.

   Yazarın sağlığında yayımlanan son eseriymiş. Fazla da hacimli olmamasına (131 S.) karşın bir yıla yakın zamandır yatağımın başında uyku öncesi son okumalar için duruyordu. Müzik bölümündeki ilk makamlara başladım birkaç ay önce Nihavent'ten sonrası için hızlı okuma yaptım (sarmadı). Bu arada nihavent ilk makam. En sonundaki hayli uzunca şiirde de beni yakalayan dize bulamayınca rafa kaldırmaya (altlara bir yerlere) karar verdim.
   Cibran'ın sevdiğim eserlerinden biri değildir. Bu benim bönlüğüm yahut idrakımı son aylarda (büyük çaba göstererek) düşürmemden kaynaklı birşeydir belki de bilemiyorum. Hassas kalpler için daha kolay olabilir. Siz bilirsiniz yani!