Fena sardım Nermin Yıldırım'a. Bu neşriyat kısa sürede biter dememe karşın (310 sayfa), hayatımdaki bazı dönemlerle pek benzerlikler taşıdığı için satırlarının çok çizildiği, geriye dönüş okumalarının sık yapıldığı bir roman olması hasebiyle haddinden fazla bir zaman aldı.
Feribe (kahramanımızın ismini daha önce hiç duymadığımı itiraf edeyim), eşini aldatır, hem de evli bir erkekle. Sonra bunun olmayacağını idrak edip ayrılırlar. Feribe, yaşadığı aşk acısını unutmak için soluğu MİM (Mazi İmha Merkezi)'de alır. Roman bu akışa ilk 10 sayfada geldiği için
spoiler (ne işim olur spoilerle?) (
şimdi spoilerın dilimizdeki karşılığını bulamadım, bozuntu diyeyim bari) bozuntu sürprizbozan (
Eren Hanım'a bin selam!) vermiş sayılmam.
Aklıma derhal "
Eternal Sunshine of Spotless Mind" geldi. Yazarımız da bu bariz benzerliğin farkında ki, taa en başlarda bunun farklı birşey olduğunu satır aralarına koymuş. Aman aman sarsıcı bir omurga yok akışta, lakin yazarımızın diğer kitaplarının aksine ahkam kesmeler, aforizmalar bu romanda daha fazla. Lakin bundan muzdarip oldum mu? Zinhar! Bilakis, yazılanlar çok ilgimi çekti ve üzerinde ciddi ciddi düşündüm (kukumav mod on).
Yıldırım'ın dili (bu romanda daha fazla) pek şımşıkırdak. Bu kez eski kelimelerden ziyade mizah biraz daha öne çıkmış. Acı acı gülümseten yerler de gani (taytın kimi zaman erkeklerin hayatını kurtarması mesela S.237). Durup durup okuduğum yerleri var. Ezcümle: tavsiye ederim.
"Asıl bencilce olan depresyondur. Bencilcedir, çünkü sahibini ve yaşadıklarını evrenin merkezine koyar. İnsan gözü, içine bakmaktan kamaşınca dışını göremiyor." (S.221)Müzevir Aşk, Hissi kablel-vuku aşk ve aşk denemeyecek aşk tanımları pek isabetlidir (S.235)
"Vedat'la biz, sezonu bitirip sandalyelerini ters çevirmiş aile çay bahçeleri gibiydik. Onca cıvıltılı hatıradan sonra, sessizlik sezonunu açmış, sükûnete teslim olmuştuk. Birbirimize söylenecek per bir şeyimiz kalmamıştı ve bu nedenle konuşmamız gereken tatsız mevzular peyda olmuştu aramızda. Nasıl yapacağımızı bilemeyip, biraz halimiz olmadığından, biraz da güzel hatılararın hatırına erteleyip duruyorduk. Kiraz mevsimiyle birlikte sezon yine açılır diye umuyorduk. Yeniden gülüp konuşabiliriz. Ama için için biliyorduk olmayacağını. Sezon kapanmıştı ve yeniden açılmayacaktı. Son tren kalkmıştı ve peron artık boş kalacaktı. Uzun süre aynı kişinin avucunda atmaktan yorgun düşmüş bi kalp, yine o kişi için bir tur daha hızlanır mıydı?" (ne soru ama!)
"Fal da bir yol elbet ama geleceğini görmek isteyen herkes azıcık roman karıştırmalı. İnsanı bekleyen ihtimallerin işaretlendiği kutsal kitaplar onlar." (S.258)
"- Esrik ne? - Şiir yazmak için kullanılan bir kelime!" (S.262)
"Yargıladığın herşeyi yaşayabilir, yargıladığın herkese dönüşebilirdin." (S.256)
"Neticede altına sığınacak bir çatı, içine saklanacak bir çerçeve lazım herkese. Sonra orada sıkışıp nefessiz kalınca da, kaçmaya yetecek kadar cesaret." (S.305)
"Bazı şeylerin hayatınıza giriş nedeni kendileriyle ilgili değil. Onları bir işaret, başka yazıları okumak için vesile olarak görmek gerek." (S.306)
"Hiç kazanmadığım bir şeyi yitiremeyeceğimi görünce, ardından üzüleceğim bir kayıp da kalmadı. İnsan neyin ardından üzüleceğine karar verirken dikkatli olmalı." (S.308)
"Yarın ne getirecek bilmiyorum ama herşeyi doğru yapmış değil, "yaşadım" diyebilecek biri olarak ölmek istiyorum. Hayat hata yapmaktan korkmak için çok kısa. Korkmuyorum." (S.309)
"Aşk yaşadığım bile meçhuldü. Fakat kiminle ne yaptığım değildi mühim olan. Asıl hikaye, buna ihtiyaç duymuş olmamda saklıydı. İnsan ahlaka gösterdiği özenin en azından bir kısmını arzularına, kalbin ve tenin ihtiyaçlarına da göstermeliydi. Kendini terbiye ederken ruhunu öldürmemeliydi. Gün gelecek parmağımı kıpırdatamayacak kadar ihtiyarlacaktım. O vakit, prensip abidesi bir hayatım oldu diye avunmaktansa, canım ne çektiyse yaptım diye teselli bulmayı tercih edebilirdim. Her insanın yoldan çıkmaya hakkı olmalıydı hayatta. Çünkü hayatta tek bir yol yoktu. Çünkü ömür geçiyordu. Pişmanlıkmış, ukdeymiş dinlemeden, bir gün çat diye bitiyordu." (S.251)