Önerilerine önem verdiğim bir dostumun önerisiyle Nermin Yıldırım'ın ilk romanını yatırdık masaya. İlk 2011'de yayımlanmış. Benim aldığım 11.baskısıydı (gayet iyi!). Dili ve kurgusu sarınca (uzun zamandır didiklediğim stoik metinlerden sonra sular seller gibi akıyordu) dedim biraz yavaş okuyayım da tadını alayım. Bu minvalde, açık havada, otobüste, şezlongda, parkta, yatmadan önce yapılan okumalarda maalesef üç gün dayanabildi.
418 sayfalık romanımız, bir telefon konuşmasıyla başlıyor ve bitiyor. Olmayan bir anne kavramıyla büyüyen Süreyya'nın hayatını temaşa ediyoruz. Metin iki yollu ilerliyor. Bir Süreyya konuşuyor bir Annesi. İkisinin dillerinin yaşlarını yansıtması pek keyifli (annesinden; yıllardır yanlış kullandığım hücceten'in fücceten olduğunu öğrendim, şaşırdım ve sevindim). Son onyıllarda edebiyatımızdaki romanların bir aforizmalar silsilesi olarak yazılmasından (Bkz.bağlantı) fenalık geldi. Ne yalan söyleyeyim bu romana başlarken ondan korkuyordum. Korktuğum başıma gelmedi. Yazarımız ahkam kesmiyor, kurguluyor (her iyi romancının yapması gerektiği gibi). Ayrıca romanı okurken yazılan birkaç romandan (saymadım kaç tane) yazma eylemine de dair bilgilere sahip oluyorsunuz (ilginç).
Romanın ismi ortalarda bir yerde coğrafi bir bilgi olarak geçiyor ama son sayfada ister istemez bir kez daha pek şımşıkırdak şekilde anımsıyorsunuz. İtiraf edeyim güzel bir final. Mecbur (serde dipsomani var) yazarın diğer kitapları da alınacak, okunacak, burada bir iki satır yazılacak.
Son söz: hayatta dalınan karanlıklardan kurtulmak için karanlıklara dair okuma yapmak güzel ama bunları içselleştirmek için arada beyni boş vitese alıp kurgudan uzak durmamak gerekiyor (muş). Yaşandı, öğrenildi.
Uzun zamandır okumak istediğim bir kitap. Yazarın kitaplarını yazıldığı sıraya göre okuyun tavsiyesi aldığım için önce bu kitabıyla başlamak istiyorum.
YanıtlaSilYorumunuzu nasıl atlamışım kusura bakmayın. Bundan sonra da (eğer hoşunuza giderse tabii) Saklı Bahçeler Haritası'na geçin doğrudan (bir bağlantısı var;)
Sil