Sinema filmi tanıtımlarımı okuyanlar bilir: ben durduk yerde film övmem. Ancak müsaade edin, bu filmi ölçüsüzce öveyim.
2saat45dakika, Estonya yapımı, yönetmeni Tanel Toom'un ilk uzun metrajı (filmi çektiğinde henüz 36 yaşında), bilindik hiçbir oyuncu yok, 2buçuk milyon euroya maledilmiş (bir marvel filminin efektlerinden çok daha ucuza (bakınız burası çok acıklıdır)), üç saatte herhangi bir aksiyon, şiddet, entrika (atılan yumruk dahi) yok. Hikaye pek beylik (yeni arazisine taşınan bir çiftlik sahibi, fitnefücür yan komşusuyla çatışır (Fransız benzeri için bkz. Jean de Florette (o da iyidir ama asla bu kalibrede değildir)). İzlediğimde pek yorgun ve hasta olmama karşın dikkatim hiç düşmeden sonunu getirdim, yazılar çıktığında ise hindi gibi düşünüyordum. Fakir; son günlere kadar gayet ortodoks bir doğruluk&adalet anlayışına teşneydi. Ancak genelgeçer doğruluk ve adalet, insanı her zaman doğru rotaya götürmeyebiliyor (misal, bkz.bağlantı).
Böylesine beylik bir konuda, şiir gibi görüntülerde, bu kadar çok katmanlı bir filmi nasıl çekmişler? Müzik bu kadar mı iyi kullanılır? İnsanla şeytanın (temsili kötülüğün) mücadelesi mi? Bilinçsiz dinin insanı nerelere sürüklediği mi? Doğruluk ve adaletin kimi zaman doğru ve adil olmadığı mı? Sonradan kazanılan kötülüğün, fıtrattan gelen kötülükten çok daha feci olduğu mu? Koşulsuz inanç ve adaletin dengeleyici unsuru olan (- Sevgi yoksa, burası nasıl sevilecek?) Kroot öldüğünde, domuzlar içeri girmesin diye çaktığı eşik tahtasının (kendi ne çabalarla, ne zorluklarla atlıyordu üstünden) hemen sökülmesi, iki komşunun sınırını belirleyen mihenk taşının üstündeki haç simgesi (severiz metaforu, iyidir), o tarlada kımıldamayan kımıldatılamayan kocaman kaya (bak bu metafor da kuntastiktir), yılanlar, sınırı belirleyen kanallar, Pearu (kötü komşu)'nun siyah köpeği, siyah atı, siyah kıyafetlerine karşın Anders'in beyaz atı, beyaz köpeği, sarı saçları, güzel karısı (domuzları sadece sesiyle güder!)'nın tezatı (güzeldir tezatlar). Ezcümle yazsam okumaya erinirsiniz. Sadece şunu söyleyeceğim. Kapatın cep telefonlarınızı, kendinize sinema filmi izlemek üzere bir üç saat ayırın (mesanesi küçük olanlar için bir tuvalet molası zaruridir), adeta bir Dostoyevski romanı okurcasına (zaman&zemin&olay örgüsü ve hatta para birimi (ruble) ustanın romanlarını çağrıştıracaktır), oturun Doğruluk&Adalet'in başına (MUBİ'de var galiba), sinemadan-felsefeden-hayattan anlıyorsanız alacağınız hazzı hayal bile edemezsiniz. Ancak ilk yarım saatte sıkılırsanız açın stream platformlarından bir dizi beyninizi uyuşturun.
HAMİŞ : Filmi Engin Ağabey'e de önerdim (Bkz.Uykusuz dergisi kimi yazılar) belki onun yazılarında da görürüz yakında!
İlginç, pek film izleyemiyorum. Doğrusu artık filmlerden çok sıkılıyorum. En komiği de açmıyor. en korkuncu da belki de böyle birşey arıyorumdur. Mubi'm yok ama başka yerde var mı bakayım.
YanıtlaSilBulabilirseniz kaçırmayın!
SilÇok merak ettim, bakacağım:) dün uzun zamandır ilk defa sinemaya gittim bu arada, puanı 7,6 olan Ralph Finnes'in oynadığı The Menu filmi, büyük hayal kırıklığı oldu, velhasılı kelam iyi film bulmak zor:) elinize sağlık:)
YanıtlaSilAaa iyi ki yazdınız, ben de haftasonu gitmeyi düşünüyordum. Eleştiriler çok iyi ama sizin yazdıklarınız benim için daha önemli:) Sağolunuz.
SilÇok naziksiniz çok teşekkür ederim:) inşallah yanlış yönlendirmiyorumdur sizi:)) vizyonda gidecek film yok resmen, 7,6 puanı sırf Ralph Fiennes'in hatırına vermişler bence...
Sil