Sinema sanatını sevenler gitmeyebilirken, sinemayı sevenlerin kaçırmaması gereken filmdir.
Dile kolay otuzaltı yıl kadar önce Medmeksi çeken Corc Millır, devam filmlerini de çekmişken (herhalde teknik yeterli seviyeye gelmiş olmalı diye düşünmüş olacak ki) böyle bir projeye imza atmış.
Filmi merakla beklememe karşın, iki boyutlu gösterimleri rahat salonlarda izleyebilmek adına Bay Meks'i izlemeyi düne kadar erteledim. İşte yoğun geçen bir haftanın sonunda oturdum tenha salona başladım Bay Millır'ın 36 yıl sonraki re-make'ine. Filme başlamadan önce zihnimde filme ait olmayan türlü düşünce vardı, kafamdaki kırk tilki, kuyrukları birbirlerine değmeden fırfır dönüyorlardı, inceden gece nasıl uyuyacağım diye düşünüyordum. Film bittiğinde zihnim klorakla yıkanmışçasına pırıl pırıldı. Kanımı biraz sulandırdıktan sonra da kuzular gibi uyudum.
Senaryoyu da yazmaya yardımcı olan Bay Millır, bu kez herhangi bir açıklama yapmadan, giriyor aksiyonun göbeğinden, tüm film boyunca pek az diyalog izleyerek, bol bol aşırı modifiyeli araçların takibini izliyor, "bu sahneyi nasıl çekmişler ?" diye hayretlere garkoluyor, çok az yerde diyaloglara kafa yoruyor, iki saatin nasıl geçtiğini anlamıyoruzdur.
Sinema zenaati açısından çok güzel bir iş olduğunu söyleyebilirim. Fakir post-apokaliptiğin hastasıdır. Daha önceki Medmeks serilerini kaçırmadan izlemiş, arşive almış, bazılarını bir kaç kere izlemiştir. Bu işi de bir kaç kez izleyeceğimi kuvvetle sanıyorum.
Beyaza boyalı, savaş çocukları (ki önceki serilerde aynı şekil, farklı fonksiyon olarak zuhur etmişlerdi), Immortel Joe (ki ilk filmde "parmakkoparıcı" olarak vardı (36 yıl sonra aynı filmde yine kötü adam olmak !)), aşırı modifiyeli araçlar, 120'den aşağı düşmeyen bir nabız, Namibya çöllerinin minimalist atmosferi, felaket bir sanat yönetmenliği (olumlu açıdan), ve daha neler.
Velhasıl, kafayı boşaltmak için iki saate ihtiyacınız varsa, (mümkünse sinema salonlarında (çünkü keyfi öyle çıkıyor)) izlemenizi öneririm. Elbetteki sabi sübyanla olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder