İki saat kırkbir dakika.
2s41d. kadar büyülüfenerde oturup filmin bitmesini izledim. Fakir ki bugüne dek Tarantillo'nun filmografisini (kimini pek çok kez (aynı sevdiği romanları okuması gibi)) izlemiş, beğendiklerini arşivine katmıştır. Halen de mutad aralıklarla Kill Bill'leri izlerim. Daha yeni Django Unchained'i izledik sevdiceğimle. Bu kez zzcuğumuz da bize katılıp, hep birlikte güzel bir iki saat geçiririz dedik.
Olmadı.
Nebliyim pek bilinmeyenlerden Death Proof'un bile bu pelikulanın yanında gideri vardı. Üstelik kast şükelaydı (dikapriyo, bretpit, margorobi, alpaçino, brusdörn, eskilerden kurtrasıl, zoyibel, maykılmedsın vs.). Konu 60'larda geçiyordu (pek severim, kavisli büyük arabalar, darpaçalar, darkravatlar, slim ceket yakaları, fırfırlar, hipiler falan).
Senaryonun eksen ve bağlama noktası da ilgi çekiciydi (şerınteyt ve çarlzmensın (adıbatasıca)). Oyuncular yevmiyeyi haketmiş (gerek bretpit (yalnız o aksan biraz sırıtıyur) gerekse kapriyo ve diğerleri (yalnız margorobi 60'ları gözönüne aldığınızda 2020'lerdeki gibi dansediyor)). Sanat yönetimine diyecek bir şey yok. Adamlar paraya hiç acımamış. Kısacık bir sahneyi bile uzun uzun çekmişler (şimdi dönem filmlerinde fazla diyalog/aksiyon olmayan sahnenin uzaması ve kadrajın genişlemesi ciddi masraftır (düşünün her kadraja giren otomobilin o yılın otomobili olması, her ilanın dönemi yansıtması, her kostümün buna göre ayarlanması, velhasıl masraf büyür)). Küçücük el ilanlarından, karton bardaklara, otomobil lastiklerinden (ki çoğu beyaz yanaklıdır), kostümlere hepsi dönemi yansıtıyor (açınca vızıldayan neonlara kadar). Tamam buraya kadar güzel ama film akmıyor. Güzel oyunculuklar, şahane müzikler (bak buna diyecek yok!), nefis bir görsellik bir film için iyi güzel ama bunlar dikkatimin düşmesini engellemedi. Belki Kuentin Bey, yaşı kemale erip de sinematik evrende biz ölümlülerin irfanını aşan göndermeler yapıyor. Bilemediğimiz şımşıkırdak sanatlar sergiliyor da biz düz sinefil göremiyoruz. Bilemiyorum.
Sonda yine ükronik (haydi biraz lugât karıştıralım) bir tvistle eski filmlerini de anımsatmasına karşın bence kordelamızı izlemek keçiboynuzu yemek gibi birşeydi (bir dirhem bal için bir çeki odun çiğnemek).
Sinema altyapınız benimkinden iyidir, bu zanaatın inceliklerine vakıfsınızdır, metaforları şıpınişi anlayabilirsiniz. O zaman hiç durmayın gidin. Lakin sadece filmi izlerken keyif alıp, sonra da (filmine göre) bazen kendi kendinize sorular sorup perspektifinizi değiştirebilen sinefilseniz koşarak uzaklaşın.
HAMİŞ : Yalnız ne sigara içildi filmde be. İleride televizyonlarda gösterilecek olsa, kimse birşey göremez.