Fakir, Jülvern kitaplarıyla büyüdü. Denizler altında 50 bin fersah gitti (Nemo idolümdü), aya seyahat etti, dünyanın çevresini 80 günde devrialem yaptı (ve böylece uzar gider). Ergenliğe geçince vudielına geçiş yaptı ve jülvern defterini dürdü.
Elliyi geçtikten sonra biraz bilim tarihine sardı ve aklına yine jülvern düştü. Kopernik Devrimi'nden sonra kafayı boşaltmak için Zakaryus Ustanın Olağanüstü Öykülerine giriş yaptı. Yapmaz olaydı.
Üç öyküden müteşekkil kitabımız. Zacharius ustanın garip öyküsüyle başlıyor, Raton ailesinin serüvenleri (ki kuntastik bir bombastikliktedir (var böyle bir sıfat (kullanıyorum yıllardır, ondan yani))) ile sürüyor ve nihayet Mösyö Re Diyez ile Matmazel Mi Bemol'le nihayete eriyor.
İlki haricinde diğer ikisini resmen hızlı okuma ile bitirdim (hızlıca ileri sarmanın okuma versiyonu (ki sonuncusu İsviçre'de geçiyor (aklımda kalana bak !))). Tahammül edilecek eziyet değil. Ama konumuz bu değil.
Birinci öyküde Bayan Verne'nin oğlu; ciddi olarak bilim düşmanlığı yapıyor (hem de ekmeğini yediği halde). Nedir : şaşmaz saatler üreten saatçinin "Tanrı sonsuzluğu yarattı, ben zamanı" kibirlenmesinin temeline bilimi yerleştiriyor ve bilimin şeytan işi olduğunu, salâhın hidayette yattığını dikte ediyor. Hiç yakıştıramadım.
Elbette ki kendisinin diğer eserlerini okuyacağız (eskiden varlıktan çıkan küçük cep boyu ve karınca duası gibi yazılmış versiyonlarından okurdum, herhalde yeni basımları daha normal insanlar içindir). Sonuçta o dönem hayalgücü ve sıçrayan bilimin etkileşimini görmek önemli. Ama sonraki eserlerinde de bu düşünce devam ediyorsa, ciddi hayalkırıklığı yaşayacağım.
Bilmem ki ne yapsam ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder