Bu film eş dostla falan seyredilmez.
Sinefil değilseniz yine seyredilmez.
Belgesel izlemiyorsanız seyredilmez.
Diyalog, espri, CGI, aksiyon seviyorsanız seyredilmez.
Uyarılarımı da güzelce yaptıktan sonra şöyle bir özet geçmeye çalışayım.
40 yıl arayla Amazon deltasına gelen iki bilim insanının aynı kişiyle yaptıkları yolculuk. Yolculuğun amacı belli : her derde deva bir nebatı bulmak (kudret narı olabilir mi acaba ?).
Adamımız Karamakate (ki uyduruk kaydırık çizgi roman karakterlerinden çok daha sahici ve derindir); 40 yıl arayla aynı rotayı izleyip, noktayı koyuyor.
Film siyah beyaz. Yönetmen çok akıllıca bir iş yapıp böyle çekmiş, diğer türlü mekan o kadar olağanüstü ki öykünün önüne geçerdi muhakkak.
Efem : "uygar" dünyanın bakış açısıyla, yerelin bakış açısından doğayı görüyoruz. Alman ve Amerikan ekolünün farklılıklarını görüyoruz.
Din, uygarlık, kapitalizm ve emperyalizm (kauçuk ekseninde !), doğa insan ilişkisi, yozlaşma (misyondaki 40 yılın hesabını yapın !) gibi olguları izliyoruz.
Burada bir girdi yapmak isterim. Theo, tanış olduğu kabile şefine pusulasını vermeyip arıza çıkarınca "ne pinti Alman" yorumu yaptım. Hatalıymışım. İşte sonraki sahnede bu sığlığımı anlayıp hicap duydum. Theo diyor ki : "o pusulayı verirsem, yüzyıllardır nesilden nesile geçen yıldızlara bakarak yön bulma bilgisi kaybolacak, bunu nasıl yaparım ?". İşte antropolog bilim insanının bakış açısı.
Kendi hesabıma Theo'yu Evan'dan daha fazla tuttum ama sizi bilemem tabi.
Ama bu kadar iyi görüntüler, bu kadar iyi müzikler (Haydn "Creation" vs.), bu kadar iyi oyunculuklar (Nilbio Torres ve Antonio Bolivar'ın başka kayıtlı başka filmi yok) da olsa zor film.
Son söz : Yaradan kimseyi chullachaqui yapmasın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder