Kişisel gelişim kitabı okumuyorum. Halk dilinde bunun için güzel bir sıfatımız var: "keriz silkeleme". Bana öyle gibi geliyor. Okuyanları zinhar hakir görmüyorum (eyvah tevellüt (tevellüt?)belli oluyor!). Ancak anlamlı istatistiklere, araştırmalara, çalışmalara dayanmayıp genellikle yazarın ve yakınlarının başına gelenlerden yola çıkarak oluşturulmuş işler. Sosyal bilimlerde ve özellikle insanın kişiliğine yönelik sosyal bilimlerde nasıl istatistik oluşturulacak? İşte o başka bir fasılın konusu. Neyse ne!
İş Bankası Yayınları öyle kişisel gelişim falan yayımlamaz. Önce yazarların geçmişine baktım (ikisi de hem alaylı hem mektepli davranış bilimcisi). Dipnotlara baktım (gazete de var ama çoğunluk hakemli dergilerdeki makalelerden (bilimsel sayılır yani)). Aldım, 1 haftada bitti (dizin ve dipnotlar dahil 215 S.).
Beynimiz hala bir muamma. Günümüzün gelişmiş görüntüleme ve ölçümleme tekniklerine rağmen nasıl işlediği anlaşılamıyor (mükemmel bir makinanın işlemcisi çünkü). Davranış bilimcilerin yanlışlanana kadar doğru olduğunu kabul edeceğimiz teoremleri var.
Bunlardan en genelgeçer olanı: bu pembe, gri kitlede iki tür işlemci olduğu. Sistem 1 (buna S1 diyelim) faaliyetin %95'ini gerçekleştiriyor (biz buna genellikle bilinçaltı diyoruz). Bunun içinde tüm duyu ve iç organlarının çalışması, motor faaliyetler (nefes alma, beslenme, boşaltma, rutini algılama ve en önemlisi kaydedilen verinin karar gerektirmeyen şekilde işlenmesi (diş fırçalama, yemek yeme, işe&okula gidip gelme vs.)) var. Kapasite çok yüksek (saniyede 11 milyon bit işleyebiliyor). Sistem 2 (S2) ise ancak karar verilmesi ve verinin gerçekten işlenmesinin yapıldığı işlemci. Bunun kapasitesi oldukça az (saniyede 40 bit). Daha fazla enerji gerektiriyor. (biz buna irade diyoruz (aslında iradeyi tetikleyen şey)).
İnsanevladı, doğası gereği kolaya kaçmaya meyilli. O yüzden S2'yi mümkün olduğunca az çalıştırıp, S1e abanıyoruz. S1'in hedefi hayatta kalmak ve üremek olduğu için bir kere veri işlendiğinde S2'ye fazla da gerek kalmıyor. Ancak insanoğlunun mağaralardan çıkıp bugüne gelişi S2'nin işi. Bu da hem üretken hem de algısı açık, genelgeçerden farklı düşünmeyi sağlıyor. Güzel yurdumda genellikle S1 (meselenin çözümünün "s.kerler" gibi vecizelerde bulmak bir gösterge sayılabilir) yürürlükte olduğundan buralara gelmediyseniz gelmenize hiç gerek yok. S1, s.kerler modu mutluluktur (tavsiye niteliğinde değil, kişisel görüştür!). Viya öyle!
Kitapta ayrıca, şimdiye kadarı 185 tanesi wikipediada yer alan ancak çoğunlukta kullanılan genel önyargıların tanımı, bize ettikleri ve nasıl başa çıkılacağıyla ilgili hap gibi bilgiler&tavsiyeler var.
Artık yaşanmışlıktan mı yoksa yaş almaktan mı bilmiyorum ama önyargı başa çıkma yöntemlerinin büyük bir kısmını zaten yapıyormuşum farkında değilmişim. Buna mukabil; bunları neden yaptığımı düşünmemiştim ve (açık yazayım) bilmiyordum. Öğrendim, aydınlandım. Peki bunun bana ne faydası oldu? Hiç!
Tekrar yazıyorum: S1 mutluluktur, çıkmadıysanız çabalamayın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder