Kılavuz serisinden devam edelim. Bu kez önümüzde hepimizin gayet iyi bildiği bir kavram olan "kötülük" var. Herkesin kendine özgü bir kötülük tanımı vardır ve hemen herkes bununla yüzleşmiştir çoğu zaman. Fakirin kendine özgü tanımı "başkasına zarar getiren bir yanlışı iradi olarak gerçekleştirmek kötülüktür" diye özetlenebilir (di!). Kitaba başlayınca meselenin hiç de bu kadar basit olmadığını gördüm.
Pek çok düşünce insanı, filozof, sosyolog (velhasıl sosyal bilimciler) bu konu hakkında düşünmüş, taşınmış, tanımlamaya, konumlandırmaya çalışmış. Bir konsensus (ne işim olur konsensusla) genel uzlaşı yok. Ama yazarımız bu konuda söylenenleri, yazılanları adamakıllı derlemiş toparlamış topu yine okura atmış. Kitabı bitirdikten sonra zihnimdeki kötülük kavramının aslında gayet yeterli olduğunu anlamış oldum. Basit ama yeterli. O zaman niye bu kitabı okudum (çünkü başlamıştım). Üstelik sonlara doğru bu kadar iç bayıltıcı ve nahoş bir konuyu didiklemekten uykularım kaçar gibi oldu. Ne öneririm, ne de önermem. Siz bilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder