Pilar'ın kocası Eyüp sırra kadem basar, geride hiç bir haber bırakmadan. Pilar, Eyüp'ü çok seviyordur. Çaresiz İspanya'lardan Emirgan'lara yola koyulur. Elinde Eyüp'ün rüya günlüğü. Günlük ilerledikçe saklı gerçekler yavaştan açığa çıkar. Pek de pembeşeker hikayeler değildir yazılanlar.
Sayın Yıldırım'ın okumadığım son kitabını da bir haftada bitirebildim üç ülkeden geçerken. Kitap karakterlerin bakış açısından yazılmış bölümlerden mürekkep. Diğer kitaplara yapılan göndermeler de zihin açıcı. Yazarın hep yaptığı ama beni her seferinde şaşırtan bir trüğü (ne işim olur trükle?) oyuncuğu var. Şeylerin kişilere göre nasıl değiştiğini çok güzel veriyor. Ortada bir durum var. Birçok kişi aynı şeyi yaşıyor ve kendi algılamasına göre tepkiler veriyor, diğerleri hakkında yargılara varıyor. Bunlar çoğunlukla aynı eksende olmuyor. Toplumumuzdaki empati (ne işim olur empatiyle?) digerkâmlık eksikliği burada kendini gösteriyor ve olmadık şeyler olmadık biçimlerde algılanıp, iletişim eksikliğinden olacak kopmalarla kendini gösteriyor. Neyse, kitaba dönelim.
Heyecanlı başlayan, kimi kırılmalarla okurun merakını canlı tutan ancak finalindeki kırılma (o çok rastlanan meşum altı harfli aile içi kirli sırlar) hem bir climax (climax'le de işim olmaz) tepe noktası yaratamıyor hem de sonu tatmin etmiyor. Yine de iflah olmaz NY tutkunuysanız bakabilirsiniz, bakmasanız da çok şey kaybetmiş olmazsınız.
Aslında konusu ilginçmiş, Rüya günlüğü yanlış hatırlamıyorsam Kara Kitap'ta da vardı... ama ağır şeyler bana göre değil, elinize sağlık:)
YanıtlaSilÖzellikle şu aralar okunmasa iyi olur :) Sağolun.
Sil