Roma Stoacılığının önemli ismi Seneca'dan (ömrünün sonlarına doğru yazdığı ve pek kendine özgü) mutluluk ve yaşam üzerine iki metin. Hepi topu 75 sayfa ama iki aydır okuyorum. Stoacıların kendilerine özgü (fazla felsefi olmamasına karşın, hiç durdurak vermemecesine peşisıra önerileri, öğütleri sıralamaları) üslubunda yazılmış ve Sokrates stoacılığının daha yumuşatılmış bir versiyonu olarak farklılaşıyor.
Mutluluk için haz peşinde koşmaktan kaçınıp, kendimizi felsefe ile tanımayı, yaşam için ise boşluklar yaratıp o boşlukları ihtiyacımız olan şeylerle doldurmayı, anı yaşamayı öğütlüyor Seneca. Tabii böyle yazmak Karamazov Kardeşler'i özetlerken sadece "olay Rusya'da geçiyor" demek gibi olacak (Woody Allen'a selam olsun!). Seneca biraz varsıl bir insan ama savunduğu felsefe dünya malının peşine düşme diyor. İlk metinde Seneca sıklıkla "yahu zenginim ama bir sor neden zenginim? Bunun bana ne faydası var" şeklinde açıklamalar yapıyor (ört ki ölem!).
Derinlere yuvarlanmam nedeniyle okumaya hallendiğim stoik metinlerin sondan ikincisini de böylece bitirmiş oluyorum. Epiktetos'un "Enkheiridion"unu da hakketiğimde, bir süre felsefi metinlere ara verip kurguya yöneleceğim. İtiraf etmeliyim ki bunun gibi stoik satırlar kimi zamanlarda cankurtarıcı oluyor. Ara ara bakmakta fayda var. Ancak durup dururken okunursa pek işe yaramayabilir. Bir nevi ecza kutusunda duran Reflor gibi. Orada faydasızca durup dururken diyare olduğunuzda aniden hayatın ışığı gibi gelir adama (bu gereksiz metafor da hep anasonlu, içine su katılınca beyazlayan sıvının işi).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder