Nedir hayattan beklentiniz? diye başlıyor kitap. "Şefkatli bir eş, iyi bir iş ve güzel bir ev diye cevap verebilirsiniz gerçi ama bunlar aslında, hayatınızda istediğiniz şeylerdir. Burada hayattan beklentiniz derken amacım, soruyu en kapsamlı haliyle sormak. Gündelik iş güçle meşgulken belirlediğiniz hedefleri değil, hayattaki asıl amacınızı kastediyorum. Şöyle sorayım: Şu hayatta peşinden koşarım dediğiniz şeylerden, sizce en değerlisi hangisi?"
Bu satırlardan sonra da alıyor sazı eline vilyım bey. Bir Erkan Oğur edasında olmasa da rahatlıkla bir Erol Parlak tavrında titretiyor mızrabı (O da az değildir bağlamada). İsteklerimiz ve beklentilerimiz arasındaki farkı belirledikten sonra bunların nasıl belirleneceği konusuna giriyor ve bu minvalde devam ediyor.
Stoacılık, felsefede pek tutulmayan, bilinmeyen, (açıkça yazayım da karnım şişmesin) sevilmeyen bir koridor. Karanlık, tozlu, metruk. Bu konuda yazılanlar da oldukça kısıtlı. Hepi topu bir elin parmaklarını geçmeyen önemli ismi var. Elbette ilk başta Seneca, sonra Epiktetos, Musonius ve en devletlû olanı Marcus Aurelius (zamanının Roma hükümdarı). Takipçileri var ama bunlar kadar etkili değil. Felsefenin ağdalı ve düz okur tarafından anlaşılamayacak kadar çetrefilli yazım tarzına inat, basit bir dille kaleme alınmış eserler vermişler. Buna mukabil bu eserleri alıp edinseniz dahi hayatınıza nasıl aktaracağınız sorunu hep bir kenarda durur.
Burada sahneyi tipik bir amerikalı profesör Bay Örvin'e bırakıyoruz. Bu memleketin akademisyeni de pek pratik oluyor azizim! Bay Örvin hayatında birtakım kırılma noktaları yaşadıktan sonra stoacılığa merak salmış. Felsefe üzerine çalıştığı için bunları okuma, hazmetme ve uygulaması zor olmamış. Vardığı sonuçlar ise (en azından kendisi için olanlar) oldukça tatmin edici. Stoacılar için hayattaki en önemli şey: dinginliği korumak ve neşeyi yakalamak. Nasıl oldukça cazip değil mi?
Yazarımız da hap gibi bilgilerle bu sonuçlara nasıl ulaşılacağının stoacı reçetelerini vermiş. Yapılması gerekenler basit gibi görünse de ciddi bir zihinsel disiplin gerektiriyor. Ancak hayattaki şeyleri anlamada ve karşımıza çıkabilecek zorlukları göğüslemede yardımcı olacağı öngörüsünde bulunuyor. Olumsuzu canlandırma, hayatımızdaki unsurları kategorilendirme, hedefleri içselleştirme, hakaretleri karşılayabilme, ün/şan/şöhret/yetki/etki/para peşinden koşmanın beyhudeliği, yoksunluk pratikleri uygulayabilme (ki bunu ileri düzeyde olanlar yapabiliyor) ve daha bir iki şey daha.
Bunları yapabilmek kolay gibi gözükse de pek öyle değil. Neticede evrimsel atalarımız aldıkları yaralardan canları acıdığı ve bu yüzden yara almaktan daha fazla kaçınıp hayatta kalma ve üremek konusunda acı hissinden yoksun atalarımızdan daha başarılı olduğu için acı duyarız. Bu yüzden acı duyabilenler acı hissinden yoksun olanlara kıyasla genlerini aktarmada daha başarı oldular ve sonuçta acı hissetme yetisi de biz insanlara miras kaldı. Aynı şekilde endişelenme ve doymama eğilimlerimiz de evrimsel geçmişimizin bir sonucu. Seksten hoşlanan ataları genleri aldığımız için biz de onu zevkli buluyoruz. Başkalarıyla ilişkide olmak için evrimsel anlamda "programlanmamış" olmanın yanı sıra, sosyal statü edinmeye de programlıyız. Yani evrimsel nedenlerle stoacılık hayli güç ama yapılamaz değil.
Fakir hayatında ilk dönem yayımlanan bir ikisi haricinde hiç "kişisel gelişim" kitapları okumadı. Çünkü bunlar kimi ana akım felsefe okullarının çok sulandırılmış kötü taklitleridir. Aslında bugünlere varıncaya kadar hayatında felsefeye (tedrisat haricinde) pek sarılmadı. Ancak bugünlerde hayatında birtakım kırılma noktalarında olduğundan, kârinin dikkatini çekeceği üzere; ikili ilişkiler, psikiatri, psikoterapi konularına yoğunlaşmıştır. Bu yetmezmiş gibi saatlerce Alper Hasanoğlu, Yalın Alpay, Cengiz Güleç sohbetleri dinlemiş, bulunduğu yeri konumlamaya çalışmış, yetmezmiş gibi içine düştüğü kör kuyulardan çıkmak için birtakım kimyasallara ihtiyaç duymuştur. Tüm bunlar içinde en etkili olan açık ara bu kitaptır. Sonra Alper Hasanoğlu'nun kitapları var ama onlarda sorular var, cevaplar yok. Bunda ise doğrudan reçete var. Üstelik kimyasal değil ve uygulaması zor sayılmaz.
Konu kişisele kaymasın! burada kitap tanıtımı yapıyoruz. Hülasa; "Ne işim var benim burada adamı Tunç" (bunu da ancak Kaan Ertem takipçileri bilebilecektir (işte bunlar hep şarap!)) gibi hissettiğiniz dönemlerden geçiyorsanız İş Bankası'nın bu kitap pahalılığında pek makul fiyatlarla neşrettiği bu mümtaz matbuatı alınız,okuyunuz, hazmediniz ve uygulayınız. Sonra "haa demek ondan buradaymışım!" diyeceksiniz.
Şu ara benzer arayışlarda olduğumdan ilgimi çekti, dün de Alper Hasanoğlu'nun kitaplarını sipariş etmiştim:) ama onlarda sadece sorular var cevaplar yok diyorsunuz eyvah:)) bunu da listeme aldım, elinize sağlık :)
YanıtlaSilGünümüze yönelik ilişkileri, toplumu değerlendirebilmek açısından faydasını göreceksiniz ama Hasanoğlu'nun kitaplarını okuduğunuza pişman olmazsınız:)
SilArelius'un Kendime Düşünceler'ini yavaş yavaş okumaktayım. Öyle cümleleri var ki sahiplenmemek imkânsız. Ama dediğiniz gibi disipline ihtiyaç var uygulamada. Ayrıca şimdiye kadarki okuduklarımda toplumcu bir stoik görüyorum. Oysa insan toplumu için kendini yormaya değmez gibime geliyor bugünlrde:)
YanıtlaSilKulübe hoşgeldiniz :))
Sil