Aynı günde doğmuş Davut ve Çiğdem, birbirlerinden çok farklı hayatlar sürmelerine, birbirlerinden bihaber olmalarına karşın üç gece boyunca aynı rüyayı görürler ve yataklarını ıslatırlar. Olaylar gelişir.
2004 Yılındaki 1.baskısından okudum. 527 sayfa. Bir roman için makul bir kalınlık kabul edilebilir ama puntolar öyle küçük, sayfa kenarları o kadar dardı ki, okurken hafakanlar bastı. Hele bir de romandaki ilk günün, 300 sayfada anlatılması fakiri pek baydı. Daha sonraki basımlarda puntolar büyüyüp, sayfa kenarları uzamış ve roman 700 küsur sayfaya çıkmış. Düşünün dört erkek bir dükkanda toplanıyorlar ve 50 sayfa boyunca yarım saatlik toplantı anlatılıyor. Güzel dilimizde "sündürme" diye bir tabir var böylesi durumlar için. Haliyle ilk yarı bendenizi pek içine çekemediği için hızlı okuma tekniğiyle geçmek zorunda kaldım birçok yeri. Oysa ki Bay Kaymaz, yine büyülü gerçekliğin dibine vurmuş. Işık topları, hareketli gölgeler ve daha nice paranormal işaretlerle her zamanki işaretlerini bırakmış satırlara. Heyhat; bu kez beni hiç içine almayan ve zorla bitirebildiğim bir roman oldu. Bir önceki "Kaptanın Teknesi" de öyleyken, yazarımızın bir hakkı daha kaldı fakirde. O da bu kalibrede çıkarsa benim için bu defter kapanır (sanki Bay Kaymaz ve karilerinin çok umurunda!).
Bir “ruh rendelenmesi” vakası sanırım?:)))
YanıtlaSilRende hafif kalır, resmen planyadan geçti:)
Sil:)))
Sil