Sonsuzluğu Bilen Adam'ken Sonsuzluk Teorisine dönüşmüş, kendi halinde filmdir. Kendi halinde dediğime bakmayın, matematik ve sayılarla azıcık aranız iyiyse; fakir gibi ilgiyle izleyebilirsiniz.
Hintli matematikçi Ramanujan'ın hikayesi. "Gerçek olaylardan esinlenmiş."
Şimdi "esin" bildiğiniz gibi düz hayatın holivut kalıplarına uyarlanması. Burada ise Ramanujan gerçekte Necdet Tosun/Tevfik Gelenbe (Bacı Kalfa modu ama) kırması bir tosunken Devpatel'in canlandırdığı Hintli bir Adonis'e; Profesör Ciieychardi ise Ceremiayrıns'a (ki burada bir aşırılık yok (Bay Hardi holivut kalıplarında bir şahsiyetmiş zati)) evriliyor. Arada olmazsa olmaz bir aşk hikayesi serpiştiriliyor. Ramanujan'ın üretiminin yavaşlamasından kaynaklandığı bilinen intihar hadisesi, aşk temelli olmak üzere değiştiriliyor. Sonuç düğümü ise anlamsızca "Royal Fellowship" hikayesine kaydırılıyor (bence memlekete dönüş teması iyiydi mesela serim için). Film bitiyor, yazılar çıkıyor.
Film güzel. Kurgusu, oyunculukları, dekorları, kostümleri, efektleri (yok bak o olmamış (o nebçim zeplindi öyle)), müzikleri iyiydi. Baştan sona sıkılmadan izledim. Devpatel, nedense hep aynı oynuyor. Ceremiayrıns için diyecek bir şey yok. Adamın ses tonu bile matematik profesörü gibi. Tobicons'u zaten ayrı severim. Kast iyi yani. "Çimlere yalnızca akademisyenlerin basması", "Newton'un başına elmasını düşüren ağaç", "Naturalis Principia Mathematica" (ki o sayede günümüzde bile Jüpiter'e uydu gönderebiliyoruz) gibi Kembriç şıklıklarını, akademisyen egolarını, savaşın insanlara ettiğini, o dönemde tüberkülozun tedavisinin imkansız olduğunu (gerçi kimileri ölüm sebebi bu değil diyor) görüyoruz. Az mı ?
Bitince, insanın içinden araştırma arzusu uyanıyor. Üşenmedim gugılladım Bay Srivaran Ramanujan'ı. Bu öyküde, gerçek, filmden daha iyi. Hani romanesk yazılmamış bir kitabını bulsam okurum.
Bölümdeki sıkı hocalardan biri "pozitif bilimlerle uğraşmak kişiyi dinden uzaklaştırır. Kesin bilgi" demişti. Örnekleri çok (R.Dawkings, S.Hawking vs.). Bay Ramanujan ise en sert bilimle uğraşırken, dininden asla uzaklaşmamış. Hatta bu uğurda hayatını feda ettiği dahi söylenebilir (brahmanizmin katı diyetinden asla vazgeçmemesi ve yetersiz beslenmeye bağlı çeşitli hastalıkların zuhur etmesi gibi). İspatladığı teoremlerin, tanrısının ona doğrudan söylediğini iddia ediyor (kimilerine "örttür" diyor yaradan, kimilerine bölüntüler probleminin 0.004'lük yanılgıyla çözebilecek formülü söylüyor). İkincisini yeğlerdim doğrusu.
Uzatmayayım. Sayıları ve bilimi seviyorsanız, sıradışı bir adamın sıradışı bir hayatına azıcık da olsa uzaktan bakmak için izlenir. Değilseniz "Siccin 3-Cürmü Aşk (aşk ne ara cürüm oldu ?)" var ona gidin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder